KUR’ÂN-I KERİM'İ OKUMANIN VE OKUTMANIN FAZİLETİ

KUR’ÂN-I KERİM'İ OKUMANIN VE OKUTMANIN FAZİLETİ nelerdir?

استعيذ بالله : ان الذين يتلون كتاب الله واقاموا الصلوة و انفقوا مما رزقناهم سرا و علانية يرجون تجارة لن تبور

الحديث : خيركم من تعلم القران و علمه
Allah-ü Teâlâ, insanlığın dalalet çukurlarında bocaladığı, hak ve adaletten uzaklaştığı bir devirde, Alemlerin Efendisi Hz. Muhammed (s.a.v.)'i, bir hidayet rehberi olarak göndermiş, O’na Kur'ân-ı Kerîm'i inzal buyurmuş ve böylece İslam Dini'ni tesis etmiştir.
Rasülullah (s.a.v.) Efendimiz, diğer peygamberlere (aleyhimü's-Selam) nisbetle, Cenab-ı Hak indinde nasıl kıymetli ise, Kur'ân-ı Kerîm de diğer ilahî kitaplara nispetle öyle kıymetlidir. Cenab-ı Hak, bir ayet-i celilesinde şöyle buyurmaktadır: “Bu bir kitaptır ki; kendisinde hiçbir şüphe yoktur. O, takva sahipleri için doğru yolun ta kendisidir.” buyurmaktadır. Kur'an-ı Kerim’in faziletlerini saymakla bitirmemiz mümkün değildir. O, Hak ile batılı ayırt eden bir söz ve Allah’ın sımsıkı sarılınması icab eden sağlam ipidir. Allah-ü Teala, O’nu dertliler için deva, kalplerin pasını silmek için cila, ders almak isteyenler için nasihat, hakka ulaştıran hidayet rehberi ve abidler için feyiz kaynağı kılmıştır. Kur'an-ı Mübîn Allah’ın inzal buyurduğu kitapların en büyüğü; benzeri olmayan bir nur; nefislerin şifa, kalplerin inşirah bulduğu bir burhandır. O’nun belagatından daha kuvvetli; fesahatinden daha üstün; ifadelerinden daha güzel; tilavetinden daha tatlı başka bir kitap yoktur. O’na tutunan doğru yolu bulmuş, O’ndan sapan da Allah’ın lütuf kapısından kovulmuştur.
Bu itibarla, Kur'ân-ı Kerim ile ne kadar çok meşgul olunursa, maddi-manevi o kadar çok fayda elde edilir. Zira bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: “Sadece şu iki kimseye gıpta edilir: Biri Allah’ın kendisine Kur’an’ı verdiği ve gece gündüz onunla meşgul olan kimse; diğeri de Allah’ın kendisine mal verdiği ve bu malı gece gündüz Allah yolunda harcayan kimse.”
Kur'an-ı Kerim ile meşgul olmanın birçok yolu vardır. Bunlardan en mühimi şüphesiz ki Kur'ân okumaktır. Cenab-ı Hakk’ın kitabı olan Kur'an-ı Kerim’i okumak bir ibadet, hem de Allah katında ecir ve sevabı en yüksek olan bir ibadettir. Fâtır Suresi, 29 ve 30. Ayetlerde şöyle buyurulmaktadır: “Allah’ın kitabını okumaya devam edenler, namazı dosdoğru kılanlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve âşikâr infak edenler kat’iyyen kesat bulmayacak bir kazanç umabilirler. Çünkü (Allah) onların mükafatlarını eksiksiz olarak verir. Onlara fazlından ziyadesini de verir. Şüphesiz O çok bağışlayıcı, çok nimet vericidir.” Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuşlardır: “Bir cemaat Allah’ın evlerinden bir evde toplanır, Allah'ın kitabını okur ve aralarında müzakere ederlerse, üzerlerine sekinet iner, onları rahmet kaplar ve melekler etraflarını kuşatır. Allah (cc) onları kendi nezdindekiler arasında anar.” Kur'an-ı Kerim okumanın fazileti ve kazandıracağı derece ve sevapları ifade eden daha bir çok hadis-i şerif vardır. Kur'ân-ı Mübin’i yüzünden ve ezberden okumak; sesli ya da sessiz okumak hepsinin ayrı ayrı derece ve sevapları olduğu bir çok rivayetle beyan edilmiştir.
Kur'ân- Kerim’i dinlemek de dinleyene bir çok sevaplar kazandıran bir ibadettir. Cenab-ı Hak A'raf Suresi’nin 204. Ayet-i Kerimesi’nde şöyle buyuruyor: “Kur'ân okunduğu zaman, onu dinleyiniz ve susunuz! Umulur ki, esirgenmiş olursunuz.” Ayet-i Kerime’deki “dinleyiniz” ve “susunuz” emirleri, ister namaz içinde, ister namaz haricinde olsun, Kur'ân-ı Kerim okunurken dinlemenin ve susmanın vacip olduğunu göstermektedir.


Bu ayet-i kerime şu şekilde tefsir edilmiştir: “Çünkü susmak iyi dinlemeye, iyi dinlemek basîrete, basîret iman ve amele, iman ve amel de rahmet ve nimet-i ilahiyeye sebeptir.”
Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz de: “Ben Kur'ân'ı başkasından dinlemeyi de severim.” buyurmuşlardır.
Mushafa bakmak, hürmet göstermek, okuyup sevabını geçmişlerin ruhuna bağışlamak, manasını düşünmek, hükümleriyle amel etmek… ve daha sayamayacağımız nice Kur'ân Meşguliyetleri…Hulasa, Kur'ân-ı Kerim ile, edebine riayet edip, hürmet göstermek şartıyla ne kadar çok meşgul olursak, kazanacağımız maddi ve manevi fayda ve nimetler de katlanarak artacaktır. En önemlisi de Rabbimiz ve O'nun Habîbi bizden razı olacaklardır.

Kurân-ı Kerim ile meşgul olmak insana bu kadar derece ve sevap kazandırdığına göre, kendisi Kur'an-ı Kerim ile meşgul olduğu halde, başkalarının da bu nimeti elde etmesi için vesile olan, gayret eden yani Kur’ân Hizmeti yapan insanlar, elbette çok daha fazla sevap ve derece elde edeceklerdir. Hele bu hizmetler dinin garip zamanlarında, yani İslam’ı ve Kur’ân’ı ortadan kaldırmak için akla hayale gelmedik hilelerin yapıldığı şu son zamanlarda olursa, kazanılacak ecir kat kat artacaktır. Evet İslam düşmanlarının hiç boş durmadığı bu devirde, Kur'an-ı Kerim’i müslüman nesillere öğretmek, Kur'an’ın muhafazası hususunda onlara mes’uliyetlerini hissettirmek, dil uzatanlara karşı onu müdafaa etmek ve bu hizmetleri yapanlara yardımcı olmak hepimizin vazifesidir.
Ümmet-i Muhammed’in evladına dinini ve kitabını öğretmek için hayatının sonuna kadar gayret eden, bu uğurda nice sıkıntılar çektiği halde bu hizmetlerden bir an olsun geri kalmayan ve binlerce insanın irşad ve hidayetine; milyonlarcasının da dinini ve kitabını öğrenmesine vesile olan Hz. Üstazımız (k.s.) şöyle buyurmuşlardır: “Evlatlarım, sizler Allah’ın memuru, Rasülullah’ın memuru, Kitabullah’ın memuru ve füyûzât-ı ilahiye’nin tevzî memurusunuz. Yegâne vazifeniz batağa düşmüş olan ümmet-i Muhemmed’in evladını bataklıktan kurtarmaktır. Gaye, Rıza-i İlahî’dir.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Sizin en hayırlılarınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir”