Kulu Hz.Allah 'a Ulaştıran Tek Yol
Kulu mevlasına ulaştıran Hz.Allaha götüren yol hangisidir?kulu Hz.Allaha ulaştıran tek yol şüphesz sıratı müstakim yoludur.Hz.Allah bu yola sımsıkı sarılmayı ve sapmamayı emretmiştir.
Allah (c.c.)’a giden çeşitli yollar vardır ve bu yolların sayısı yaratılmışların nefesleri adedincedir. Allah (c.c.), kendisi için cihad edenleri mutlaka bu yollardan birine veya birkaçına hidayet eder. Ne kadar hayır yolu varsa önlerine çıkarır ve şer yollardan onları korur.
Allah (c.c.)’ın yolu ‘Sırat-ı Müstakim’dir. Onu bulan bir insan, her şeyde orta yolu tutmuş sayılır. Artık o, gazapta, akılda, şehvette olduğu gibi, cihadda ve ibadetlerde de hep orta yolu takip eder. Bu da Allah (c.c.)’ın insanı kendi yoluna hidayet etmesi demektir.
Fedakârlık derecesi ne olursa olsun, dışa karşı verilen bu kavga, bütünüyle cihad-ı asgara dahildir. Ancak bunun küçük cihad olması, büyük cihada nisbetledir; yoksa bu cihadın küçük hiçbir tarafı yoktur; aksine kazandırdığı netice pek büyüktür. Nasıl büyük olmasın ki, bu yolda ‘gâzi’ olup cennete namzet olma, şehid olup berzah hayatını dipdiri yaşama ve her ikisinin sonunda Allah (c.c.)’ın rızasına erme söz konusudur. Evet, böyle bir neticeyle sonuçlanan cihad nasıl küçük cihad olabilir ki ?..
Küçük cihad, dinin emirlerini fiilen yerine getirme ve o mevzuda mükellefin bekleneni eda etmesidir. Büyük cihad ise, kin, nefret, hased, enaniyet, gurur, kibir ve fahir gibi nefis mekanizmasına ait ne kadar yıkıcı, tahrip edici ve insanî kemâlâttan alıkoyucu duygu ve düşünce varsa, bütününe karşı birden kavga ilân etmedir ki, hakikaten zor ve çetin bir cihaddır. Bu sebeple de ona ‘büyük cihad’ denilmiştir.
Hayatın bencil yörüngeli olması önemli bir tehlikedir. İnsan, maddî cihadda bulunduğu sürece çok kere kendini dinlemeye vakit bulamaz ve böylece bu tehlikeyi atlatmış olur. Diğer önemli tehlike ise maddî cihad terk edildiği zaman baş gösterir ki, o da kalbî ve ruhî hayat adına pörsüyüp çürümektir.
Evet, bu duruma maruz kalan bir insanı kötü düşünceler dört bir tarafından sarar ve onun manevî hayatını felce uğratır. Bu itibarla da maddî cihad yapmadan insanın kendini koruyup kollayabilmesi cidden zordur.
İşte zorlardan zor bu duruma işaret için Efendimiz (s.a.v.), bir gazadan dönerken küçük cihaddan büyük cihada dönüldüğüne aşağıdaki ifadeleriyle işaret buyurmuşlardır.
‘Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz.’
Sahabe: ‘Büyük cihad nedir?’ diye sorduklarında, Rasûlullah (s.a.v.): ‘Nefis ile olan cihaddır.’
Aslında bunun anlamı şudur: İman ettik, cihad yaptık, gaza şerefiyle şereflendik; belki biraz da ganimet aldık. Bundan böyle üzerimize rahat ve rehavetin çökme ihtimali söz konusudur; hatta bazılarımızın nefsine kendini beğenmişlik duygusu bile gelebilir veya daha başka yollarla nefs-i emmare, ruhlarımıza girip onu ifsad edebilir. Demek ki, bizi bir sürü tehlike beklemektedir. Onun için bundan sonra verilecek kavga, bir öncekinden daha çetin ve daha büyük olacaktır; mülahazasıyla daha bir gerilime geçerek sürekli tetikte bulunmak gerekecektir.
Bu sözün muhatabı sahabeden ziyade, onlardan sonra gelenler ve bizler olsa gerek. Dolayısıyla bu ölçüye çok iyi dikkat etmemiz icab edecektir. Eğer bir insan cihadı bütünüyle dışa karşı yapılan davranışlara bağlıyor ve iç murakebeden uzak bulunuyorsa o insan, tehlike sınırları içinde dolaşıyor demektir.
Allah (c.c.)’a giden çeşitli yollar vardır ve bu yolların sayısı yaratılmışların nefesleri adedincedir. Allah (c.c.), kendisi için cihad edenleri mutlaka bu yollardan birine veya birkaçına hidayet eder. Ne kadar hayır yolu varsa önlerine çıkarır ve şer yollardan onları korur.
Allah (c.c.)’ın yolu ‘Sırat-ı Müstakim’dir. Onu bulan bir insan, her şeyde orta yolu tutmuş sayılır. Artık o, gazapta, akılda, şehvette olduğu gibi, cihadda ve ibadetlerde de hep orta yolu takip eder. Bu da Allah (c.c.)’ın insanı kendi yoluna hidayet etmesi demektir.
Fedakârlık derecesi ne olursa olsun, dışa karşı verilen bu kavga, bütünüyle cihad-ı asgara dahildir. Ancak bunun küçük cihad olması, büyük cihada nisbetledir; yoksa bu cihadın küçük hiçbir tarafı yoktur; aksine kazandırdığı netice pek büyüktür. Nasıl büyük olmasın ki, bu yolda ‘gâzi’ olup cennete namzet olma, şehid olup berzah hayatını dipdiri yaşama ve her ikisinin sonunda Allah (c.c.)’ın rızasına erme söz konusudur. Evet, böyle bir neticeyle sonuçlanan cihad nasıl küçük cihad olabilir ki ?..
Küçük cihad, dinin emirlerini fiilen yerine getirme ve o mevzuda mükellefin bekleneni eda etmesidir. Büyük cihad ise, kin, nefret, hased, enaniyet, gurur, kibir ve fahir gibi nefis mekanizmasına ait ne kadar yıkıcı, tahrip edici ve insanî kemâlâttan alıkoyucu duygu ve düşünce varsa, bütününe karşı birden kavga ilân etmedir ki, hakikaten zor ve çetin bir cihaddır. Bu sebeple de ona ‘büyük cihad’ denilmiştir.
Hayatın bencil yörüngeli olması önemli bir tehlikedir. İnsan, maddî cihadda bulunduğu sürece çok kere kendini dinlemeye vakit bulamaz ve böylece bu tehlikeyi atlatmış olur. Diğer önemli tehlike ise maddî cihad terk edildiği zaman baş gösterir ki, o da kalbî ve ruhî hayat adına pörsüyüp çürümektir.
Evet, bu duruma maruz kalan bir insanı kötü düşünceler dört bir tarafından sarar ve onun manevî hayatını felce uğratır. Bu itibarla da maddî cihad yapmadan insanın kendini koruyup kollayabilmesi cidden zordur.
İşte zorlardan zor bu duruma işaret için Efendimiz (s.a.v.), bir gazadan dönerken küçük cihaddan büyük cihada dönüldüğüne aşağıdaki ifadeleriyle işaret buyurmuşlardır.
‘Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz.’
Sahabe: ‘Büyük cihad nedir?’ diye sorduklarında, Rasûlullah (s.a.v.): ‘Nefis ile olan cihaddır.’
Aslında bunun anlamı şudur: İman ettik, cihad yaptık, gaza şerefiyle şereflendik; belki biraz da ganimet aldık. Bundan böyle üzerimize rahat ve rehavetin çökme ihtimali söz konusudur; hatta bazılarımızın nefsine kendini beğenmişlik duygusu bile gelebilir veya daha başka yollarla nefs-i emmare, ruhlarımıza girip onu ifsad edebilir. Demek ki, bizi bir sürü tehlike beklemektedir. Onun için bundan sonra verilecek kavga, bir öncekinden daha çetin ve daha büyük olacaktır; mülahazasıyla daha bir gerilime geçerek sürekli tetikte bulunmak gerekecektir.
Bu sözün muhatabı sahabeden ziyade, onlardan sonra gelenler ve bizler olsa gerek. Dolayısıyla bu ölçüye çok iyi dikkat etmemiz icab edecektir. Eğer bir insan cihadı bütünüyle dışa karşı yapılan davranışlara bağlıyor ve iç murakebeden uzak bulunuyorsa o insan, tehlike sınırları içinde dolaşıyor demektir.
Konular
- 2023 Şevval Oruçları Ne Zaman Bitiyor?
- İslamda birlik Ve Beraberlik
- Adağımı Kesmem Gerekir mi?
- Ramazan Aynda Fitre Nasıl verilir?
- Göbek Bağı Gömülmeli midir?
- Habil İle Kabil ve İlk Cinayet
- Zilhicce Nedir?
- 2023 Zilhicce (kurban) Oruçları Ne Zaman Başlıyor?
- Uhud Şavaşını Kaybetmenin sebepleri nelerdir?
- 2022 Kurban Bayramı Ne zaman?
- 2022 Büyükbaş ve küçükbaş Kurbanlık Fiyatları Ne Kadar?
- Veli olmadan gelin ve damat kendi kendine şahitlik yaparsa
- Kurban Kesmenin Amacı nedir?
- Zammı Sureler Nasıl Okunur?
- Arafatta Hangi Dualar Okunur?
- Doğum Yapan kadın Günahlarından Arınır Sözü Ne Kadar Doğrudur?
- İmsak Bittikten Sonra Su İçmek Orucu Bozar mı?
- Sahurda Niyet Edilmezse Oruç Kabul Olur mu?
- Sahurda İmsak Bittikten Sonra Yemek Orucu Bozar mı?
- Diş Plağı Orucu Bozar mı?
- Fitre Verirken Her Kimse İçin Ayrı Niyet Şart mıdır?
- Fitre Vermek Vacip midir?
- Fitre Verirken Niyet Etmek Şart Mıdır?
- 2 Talak Vererek Boşamada Hükümler
- Öpmek Orucu Bozar mı?
- Ezan Okunurken Yemek İçmek Caiz Midir?
- Kürtaj Olduktan Sonra Oruç Tutabilir miyim?
- Fitre Alan Kişi Fitre Namazı Kılar Mı?
- Ramazanda Yarım Kalan Hatimler Hakkında
- TV yada İnternetten Hatim Olur mu?