Sohbet Dinlemenin Fazileti
Sohbet dinlemenin önemi ve faziletiPeygamber (s.a.v) Efendimiz din nedir diye soranlara "Din nasihattır,din nasihattır din nasihattır "buyurmuşlar ve 3 defa tekrar etmişlerdir.Sohbetde dinde nasihat olup en faziletli amellerdendir.Sohbet, beraber olmak, yan yana bulunmak, aynı meclisi paylaşmak, birbirinden ayrılmamak; söz, beden, himmet ve yardım ile birisini desteklemek gibi manalara gelir.
Sohbet, müridin terbiyesi için en tesirli yollardan birisidir. Sohbet, Ashabı Kiram’ın sanat ve mesleğidir. Sohbet, Nakşibendî yolunun esası ve temelidir.
Habib-i Kibriya s.a.v. Efendimiz, bütün dünyada İslâm’ın şaşırtıcı bir hızla yayılmasıyla neticelenen hizmetini, sohbetle insanları yetiştirerek başlatmıştı. O’nun sohbetiyle terbiye olan ve en şerefli nesil olma lütfuna eren bu insanlara Ashab-ı Kiram denilmektedir ki, bu ifadenin bir manası “sohbetle yetişenler, olgunlaşanlar”dır.
Fahr-i Kâinat s.a.v. Efendimiz’in sohbeti öyle bir terbiyeye vesile idi ki, insanların yırtıcılıkta vahşi hayvanları geçtiği bir ortamda Ashab-ı Kiram, bütün imkânsızlıklara rağmen barışı, birlik ve beraberliği temin etmiş, insanlığın kurtuluş modeli olmuştu. Tarihin hiçbir devresinde bu şekilde cennet hayatının daha dünyada iken yaşandığı görülmemiştir, görülmeyecektir de... [1]
Efendimz (s.a.v) hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
“Bir topluluk Allah’ı zikretmek üzere bir araya gelirse, melekler onların etrafını kuşatır. Allah’ın rahmeti onları kaplar, üzerlerine sekinet iner ve Allahu Teâlâ onları yanında bulunanlar arasında zikreder.” [2]
Allah’ı zikretmek, O’nu anlatmak, Rasulü’nün sünnetinden ve yolundan gidenlerden bahsetmek ne büyük lütuf!
Ayet-i Kerimede ise:
“(İnsanları) Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve ‘ben müslümanlardanım’ diyenden kimin sözü daha güzel olabilir?” [3]
İşte bu gaye ile bir araya gelen insanların oluşturdukları meclislere sohbet meclisleri denir. Çünkü bu meclislere katılanlar, birbirlerini Allah için seven, Allah için arkadaş olan ve Allah için bir araya gelen insanlardır.
Sohbet meclislerinde, hadis-i şeriften de anlaşılacağı gibi, akıl ile izah etmekte zorlanacağımız manevi işler cereyan eder. İnsan ruhunun ihtiyacı olan manevi gıdalar ikram edilir, kalpler huzur bulur. Meleklerin teşrif ettiği ruhanî bir meclis kurulmuş olur.
Allahu Teâlâ’nın kendi yanında bulunanlar arasında bir insanı zikretmesi nasıl bir ikramdır, bilemiyoruz. Herhalde yaşanarak anlaşılabilecek veya anlaşılması Yüce Huzur’a bırakılmış olan bir haldir. Ama şuna kesin olarak inanıyoruz ki, insanın ulaşabileceği en yüce hal, işte bu haldir.
Sohbet meclislerinde çoğunlukla bir kişi konuşur, diğerleri dinler. Allah’a ve O’nun razı olduğu değerlere davet eden konuşmalar, sohbet meclislerinin konularını oluşturur. [4]
Şehabeddin Sühreverdî (k.s) buyurmuştur:
“Sohbet, insanın iç âleminin gözeneklerini açar. Sohbetle insan, hadiselerin hakikatini kavrar.
Belanın ne olduğunu ona uğrayan bilir, denmiştir. İnsanın iç dünyasının kuvvet kazanması, ilminin sağlam olmasıyla mümkün olur. Sadakatinin kuvvet kazanması ise, onun bir takım bela ve musibetlerle karşılaşması ve hadiselerden imanla çıkmasıyla mümkün olur. Bütün bunlar sohbetle, dostlukla, dayanışma ve yardımlaşma ile meydana gelir. Bunlarla gönlün kuvvetleri güç kazanır, ruhlar huzur ve sükûn bulur. Allah’a yönelmenin yolunu bulur ve O’na yönelir. Bunun örneği seslerde görülür. Sesler bir araya gelip birleşince daha gür olarak çıkar ve etraftaki engelleri aşar ve yayılır.” [5]
Rabbül Alemin’in sohbetlere ayrı bir nazarı vardır. İslâm ahlâkını öğrenmek, birbirleriyle kardeşlik kurmak, ayrılığı, tefrikayı bertaraf etmek için bir araya gelip sohbet eden müminlere melekler dahi gıpta ederler.
Seyyid Abdülkadir-i Geylani (k.s) hazretleri şöyle buyurmuştur:
‘’Allah dostları ile Salihlerle beraber ol. Onların sohbetlerinde bulun. Böylece Allah’ın onlara olan yardımı sayesinde sen de güçlenirsin. Sen de onların gözü ile görürsün. Allah’da tıpkı onlarla övündüğü gibi seninle de övünür.‘’ [6]
Eğer bu sohbetler iyi değerlendirilirse, insanlar süflilikten kurtulur, yüksek derecelere kanat açarlar.
Sohbetin bu önemi sebebiyle büyükler, “yolumuz sohbet üzerinedir” buyurmuşlardır. Dolayısıyla, sohbeti terk eden, büyüklerin tarif ettiği yolu terk etmiş olur. Ayrıca sohbet müekked bir sünnet olduğunu da bilmemiz gerekir. [7]
Hâce Alâeddin Attâr k.s. Hazretleri son hastalıkları sırasında dostlarına şu vasiyeti yapmıştır:
“(Din hususunda) gelenek ve görenekleri terk ediniz. Halkın âdet edindiği şeylerin tersini yapınız. Birbirinizden razı olunuz. Nebî’nin (s.a.v) gelişi beşeriyetin çirkin âdetlerini kaldırmak içindir. Birbirinize destek olunuz. Kendinizi öne çıkarmayıp kardeşinizi nefsinize tercih ediniz. Her işte azimet yolunu takip ediniz ve mümkün oldukça o yoldan ayrılmayınız. Sohbet sünnet-i müekkededir. Bu sünnete sürekli uyunuz. Gerek fert, gerek cemaat olarak sohbet sünnetini terk etmeyiniz. Eğer bu söylenen işler üzere istikametten şaşmazsanız benim bütün ömrüm boyunca kazandığımı sizler bir nefeste elde edersiniz. Böyle yaparsanız ahvaliniz daima terakki eder. Şayet bu sıfatları terk ederseniz kesinlikle perişan olursunuz.” [8]
Menkıbe
Ashab-ı Kiram’dan Ebu Vakid el-Leysî (r.a.) anlatıyor:
Bir gün mescitte bir grup insanla beraber Efendimizin (s.a.v.) huzurunda bulunuyorduk. O esnada üç tane adam kapıda göründü. Biri içeri girmeden gitti. Diğer ikisi ise girip Efendimizin (s.a.v.) yanına kadar geldiler. İçlerinden birisi, halkada gördüğü bir boşluğa oturdu. Diğeri ise, yer kalmadığı için ve kimseyi de rahatsız etmemek düşüncesiyle halkanın hemen arkasına oturdu.
Bir müddet sonra Resul-i Ekrem (s.a.v.) sohbetinin bir yerinde şöyle buyurdular:
“Size şu üç kişinin halini anlatayım mı? Halkaya oturan birincisi Allahu Teâlâ’ya sığındı. Allah da onu himayesine aldı.
İkincisine gelince o kimse Allah’tan hayâ etti, edebe sarıldı. Allahu Teala da o kulundan hayâ etti; onu azabından emin kıldı.
İçeri girmeyen diğerine gelince; o, bu meclisten yüz çevirdi. Allah da ondan yüz çevirdi.”[9]
Fudayl bin İyad (r.a.) şöyle demiştir: ‘’İnsanın, yanında bulunanlarla tatlı tatlı sohbet etmesi, onlara güzel ahlak ile davranması, geceleri sabaha kadar ibadet ile gündüzleri hep oruçlu geçirmesinden hayırlıdır.’’ [10]
Burada sözü edilen sohbet, dışarıdan bakıldığında herhangi bir sohbetten çok farklı gözükmese de, önemli bazı özellikler taşır.
Bu özelliklerin en başta geleni, yapılan sohbetin gayesidir. Sohbetten gaye, Cenab-ı Mevlâ’nın rızasını tahsil, kalbin ihyası, ebediyyet yolunda gerekli bilgilere ulaşmak, güzel ahlâk ve edep yolunda mesafe kat etmek, terakki etmektir.
Sohbet, müridin terbiyesi için en tesirli yollardan birisidir. Sohbet, Ashabı Kiram’ın sanat ve mesleğidir. Sohbet, Nakşibendî yolunun esası ve temelidir.
Habib-i Kibriya s.a.v. Efendimiz, bütün dünyada İslâm’ın şaşırtıcı bir hızla yayılmasıyla neticelenen hizmetini, sohbetle insanları yetiştirerek başlatmıştı. O’nun sohbetiyle terbiye olan ve en şerefli nesil olma lütfuna eren bu insanlara Ashab-ı Kiram denilmektedir ki, bu ifadenin bir manası “sohbetle yetişenler, olgunlaşanlar”dır.
Fahr-i Kâinat s.a.v. Efendimiz’in sohbeti öyle bir terbiyeye vesile idi ki, insanların yırtıcılıkta vahşi hayvanları geçtiği bir ortamda Ashab-ı Kiram, bütün imkânsızlıklara rağmen barışı, birlik ve beraberliği temin etmiş, insanlığın kurtuluş modeli olmuştu. Tarihin hiçbir devresinde bu şekilde cennet hayatının daha dünyada iken yaşandığı görülmemiştir, görülmeyecektir de... [1]
Efendimz (s.a.v) hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
“Bir topluluk Allah’ı zikretmek üzere bir araya gelirse, melekler onların etrafını kuşatır. Allah’ın rahmeti onları kaplar, üzerlerine sekinet iner ve Allahu Teâlâ onları yanında bulunanlar arasında zikreder.” [2]
Allah’ı zikretmek, O’nu anlatmak, Rasulü’nün sünnetinden ve yolundan gidenlerden bahsetmek ne büyük lütuf!
Ayet-i Kerimede ise:
“(İnsanları) Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve ‘ben müslümanlardanım’ diyenden kimin sözü daha güzel olabilir?” [3]
İşte bu gaye ile bir araya gelen insanların oluşturdukları meclislere sohbet meclisleri denir. Çünkü bu meclislere katılanlar, birbirlerini Allah için seven, Allah için arkadaş olan ve Allah için bir araya gelen insanlardır.
Sohbet meclislerinde, hadis-i şeriften de anlaşılacağı gibi, akıl ile izah etmekte zorlanacağımız manevi işler cereyan eder. İnsan ruhunun ihtiyacı olan manevi gıdalar ikram edilir, kalpler huzur bulur. Meleklerin teşrif ettiği ruhanî bir meclis kurulmuş olur.
Allahu Teâlâ’nın kendi yanında bulunanlar arasında bir insanı zikretmesi nasıl bir ikramdır, bilemiyoruz. Herhalde yaşanarak anlaşılabilecek veya anlaşılması Yüce Huzur’a bırakılmış olan bir haldir. Ama şuna kesin olarak inanıyoruz ki, insanın ulaşabileceği en yüce hal, işte bu haldir.
Sohbet meclislerinde çoğunlukla bir kişi konuşur, diğerleri dinler. Allah’a ve O’nun razı olduğu değerlere davet eden konuşmalar, sohbet meclislerinin konularını oluşturur. [4]
Şehabeddin Sühreverdî (k.s) buyurmuştur:
“Sohbet, insanın iç âleminin gözeneklerini açar. Sohbetle insan, hadiselerin hakikatini kavrar.
Belanın ne olduğunu ona uğrayan bilir, denmiştir. İnsanın iç dünyasının kuvvet kazanması, ilminin sağlam olmasıyla mümkün olur. Sadakatinin kuvvet kazanması ise, onun bir takım bela ve musibetlerle karşılaşması ve hadiselerden imanla çıkmasıyla mümkün olur. Bütün bunlar sohbetle, dostlukla, dayanışma ve yardımlaşma ile meydana gelir. Bunlarla gönlün kuvvetleri güç kazanır, ruhlar huzur ve sükûn bulur. Allah’a yönelmenin yolunu bulur ve O’na yönelir. Bunun örneği seslerde görülür. Sesler bir araya gelip birleşince daha gür olarak çıkar ve etraftaki engelleri aşar ve yayılır.” [5]
Rabbül Alemin’in sohbetlere ayrı bir nazarı vardır. İslâm ahlâkını öğrenmek, birbirleriyle kardeşlik kurmak, ayrılığı, tefrikayı bertaraf etmek için bir araya gelip sohbet eden müminlere melekler dahi gıpta ederler.
Seyyid Abdülkadir-i Geylani (k.s) hazretleri şöyle buyurmuştur:
‘’Allah dostları ile Salihlerle beraber ol. Onların sohbetlerinde bulun. Böylece Allah’ın onlara olan yardımı sayesinde sen de güçlenirsin. Sen de onların gözü ile görürsün. Allah’da tıpkı onlarla övündüğü gibi seninle de övünür.‘’ [6]
Eğer bu sohbetler iyi değerlendirilirse, insanlar süflilikten kurtulur, yüksek derecelere kanat açarlar.
Sohbetin bu önemi sebebiyle büyükler, “yolumuz sohbet üzerinedir” buyurmuşlardır. Dolayısıyla, sohbeti terk eden, büyüklerin tarif ettiği yolu terk etmiş olur. Ayrıca sohbet müekked bir sünnet olduğunu da bilmemiz gerekir. [7]
Hâce Alâeddin Attâr k.s. Hazretleri son hastalıkları sırasında dostlarına şu vasiyeti yapmıştır:
“(Din hususunda) gelenek ve görenekleri terk ediniz. Halkın âdet edindiği şeylerin tersini yapınız. Birbirinizden razı olunuz. Nebî’nin (s.a.v) gelişi beşeriyetin çirkin âdetlerini kaldırmak içindir. Birbirinize destek olunuz. Kendinizi öne çıkarmayıp kardeşinizi nefsinize tercih ediniz. Her işte azimet yolunu takip ediniz ve mümkün oldukça o yoldan ayrılmayınız. Sohbet sünnet-i müekkededir. Bu sünnete sürekli uyunuz. Gerek fert, gerek cemaat olarak sohbet sünnetini terk etmeyiniz. Eğer bu söylenen işler üzere istikametten şaşmazsanız benim bütün ömrüm boyunca kazandığımı sizler bir nefeste elde edersiniz. Böyle yaparsanız ahvaliniz daima terakki eder. Şayet bu sıfatları terk ederseniz kesinlikle perişan olursunuz.” [8]
Menkıbe
Ashab-ı Kiram’dan Ebu Vakid el-Leysî (r.a.) anlatıyor:
Bir gün mescitte bir grup insanla beraber Efendimizin (s.a.v.) huzurunda bulunuyorduk. O esnada üç tane adam kapıda göründü. Biri içeri girmeden gitti. Diğer ikisi ise girip Efendimizin (s.a.v.) yanına kadar geldiler. İçlerinden birisi, halkada gördüğü bir boşluğa oturdu. Diğeri ise, yer kalmadığı için ve kimseyi de rahatsız etmemek düşüncesiyle halkanın hemen arkasına oturdu.
Bir müddet sonra Resul-i Ekrem (s.a.v.) sohbetinin bir yerinde şöyle buyurdular:
“Size şu üç kişinin halini anlatayım mı? Halkaya oturan birincisi Allahu Teâlâ’ya sığındı. Allah da onu himayesine aldı.
İkincisine gelince o kimse Allah’tan hayâ etti, edebe sarıldı. Allahu Teala da o kulundan hayâ etti; onu azabından emin kıldı.
İçeri girmeyen diğerine gelince; o, bu meclisten yüz çevirdi. Allah da ondan yüz çevirdi.”[9]
Fudayl bin İyad (r.a.) şöyle demiştir: ‘’İnsanın, yanında bulunanlarla tatlı tatlı sohbet etmesi, onlara güzel ahlak ile davranması, geceleri sabaha kadar ibadet ile gündüzleri hep oruçlu geçirmesinden hayırlıdır.’’ [10]
Burada sözü edilen sohbet, dışarıdan bakıldığında herhangi bir sohbetten çok farklı gözükmese de, önemli bazı özellikler taşır.
Bu özelliklerin en başta geleni, yapılan sohbetin gayesidir. Sohbetten gaye, Cenab-ı Mevlâ’nın rızasını tahsil, kalbin ihyası, ebediyyet yolunda gerekli bilgilere ulaşmak, güzel ahlâk ve edep yolunda mesafe kat etmek, terakki etmektir.
Konular
- 2023 Şevval Oruçları Ne Zaman Bitiyor?
- İslamda birlik Ve Beraberlik
- Adağımı Kesmem Gerekir mi?
- Ramazan Aynda Fitre Nasıl verilir?
- Göbek Bağı Gömülmeli midir?
- Habil İle Kabil ve İlk Cinayet
- Zilhicce Nedir?
- 2023 Zilhicce (kurban) Oruçları Ne Zaman Başlıyor?
- Uhud Şavaşını Kaybetmenin sebepleri nelerdir?
- 2022 Kurban Bayramı Ne zaman?
- 2022 Büyükbaş ve küçükbaş Kurbanlık Fiyatları Ne Kadar?
- Veli olmadan gelin ve damat kendi kendine şahitlik yaparsa
- Kurban Kesmenin Amacı nedir?
- Zammı Sureler Nasıl Okunur?
- Arafatta Hangi Dualar Okunur?
- Doğum Yapan kadın Günahlarından Arınır Sözü Ne Kadar Doğrudur?
- İmsak Bittikten Sonra Su İçmek Orucu Bozar mı?
- Sahurda Niyet Edilmezse Oruç Kabul Olur mu?
- Sahurda İmsak Bittikten Sonra Yemek Orucu Bozar mı?
- Diş Plağı Orucu Bozar mı?
- Fitre Verirken Her Kimse İçin Ayrı Niyet Şart mıdır?
- Fitre Vermek Vacip midir?
- Fitre Verirken Niyet Etmek Şart Mıdır?
- 2 Talak Vererek Boşamada Hükümler
- Öpmek Orucu Bozar mı?
- Ezan Okunurken Yemek İçmek Caiz Midir?
- Kürtaj Olduktan Sonra Oruç Tutabilir miyim?
- Fitre Alan Kişi Fitre Namazı Kılar Mı?
- Ramazanda Yarım Kalan Hatimler Hakkında
- TV yada İnternetten Hatim Olur mu?