İSLAMDA CEMAAT OLMANIN ÖNEMİ

İslam dininde cemaatın önemi.İslamın cemaate verdiği önem nedir?İslam dini neden cemaat olmayı gerektirir?
İslam Dini cemaat olmaya büyük ehemmiyet vermiştir.Cenab-ı Hak Kuranı Kerimin bir çok yerinde cemaat olmayı emretmiştir.“Hepiniz toptan, Allah’ın ipine (dinine) sımsıkı sarılın, bölünüp ayrılmayın. Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah kalplerinizi birbirine ısındırmış ve onun lütfu ile kardeş oluvermiştiniz.Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oraya düşmekten de sizi O kurtarmıştı.Allah size âyetlerini böylece açıklıyor, ta ki doğru yola eresiniz. Ey müminler! İçinizden hayra çağıran,iyiliği yayıp kötülükleri önleyen bir topluluk bulunsun. İşte selâmet ve felâhı bulanlar bunlar olacaklardır.“(Âli İmran -103-104)İslâm cemaat dinidir. İslâmın ilke ve prensipleri en güzel şekilde cemaatla beraber yerine getirilir.

İslâm, müslümanların şuurlu cemaatler olmasını emretmiştir. Peygamberimiz Medine’de bu örnek cemaati kurmuş ve nasıl olacağını göstermiştir. Böyle bir cemaat mü’min için koruyucu bir elbise, kale gibidir.

Cemaat olan mü’minler birbirlerini daha iyi tanırlar, birbirlerini sever sayarlar, destek olurlar, yardımda bulunurlar. Birbirlerinin durumlarından haberleri olur, birbirlerinin eksik taraflarını tamamlarlar. Tıpkı bir vücut gibi birbirlerinin acısıyla kederlenirler.[85]

İslâmí cemaat, Kur’an anlayışı ve Peygamberin yolu üzerine kurulur. Onların arasında kardeşlik, karşılıklı yardımlaşma, dayanışma, fedakârlık ve saygı vardır. Onların arasında soy, sınıf, kabile, meslek, bölge üstünlüğü gibi şeyler yoktur.

Kur’an, müslümanları Kur’an etrafında bir araya gelmeye davet ediyor.[85] Dinlerini parçalayanlar gibi parça parça olmaktan sakındırıyor.[85] Allah (cc), kuvvetli bir bina gibi bir araya gelip kendi yolunda cihad eden mü’minleri sevmektedir.[85]

Peygamberimiz (sav) bir çok hadisinde müslümanlara cemaat olmayı teşvik etmekte, bunun önemini bildirmektedir. Bunun yanında cemaatle namaz kılmayı çok önemsemekte, mü’minlerin cemaatle namaz kılarak çok fazla karşılık alacaklarını haber vermektedir. Kur’an Hz. Peygamber’e, düşman korkusu olsa bile mü’minlere namazı cemaatle kıldırmasını emretmektedir.[85]

Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki:

“Cemaat rahmettir, tefrika (ayrılık çıkarma) ise azaptır.”[85]

Müslümanların cemaat olmalarının en güzel örneği beraber namaz kılmalarıdır. Cemaatle namaz, İslâmí cemaatin temelini atar, cemaat şuurunu kazandırır. Bu nedenle cemaatle kılınan namazın derecesi tek başına kılınana göre yirmibeş, veya yirmi yedi derece daha yüksektir.[85]

İslâma göre cemaat olma o kadar önemli ki, iki kişi bir araya gelseler, hemen cemaat olmaları tavsiye edilir.[85]

Cemaata devam etmenin sevabı kadın ve erkek mü’minler için aynı derecededir. Peygamberimiz kadınların cemaate gelmelerine engel olunmamasını istemiştir.[85]

Müslümanlar farz namazları, Cum’a ve bayram namazlarını cemaatle kılarlar. Cum’a ve bayram namazlarının cemaatle kılınması, tek başına kılınmasının mümkün olmaması oldukça önemlidir. Şüphesiz Cum’a ve bayram mü’minlerdeki cemaat şuurunu kuvvetlendirir, onları birbirine yaklaştırır, aralarındaki kardeşlik ilişkilerini artırır.

İnsan yaratılışı gereği toplum halinde yaşamak zorundadır. İslâm, müslümanları şuurlu bir toplum olarak yetiştirmek istiyor. Bir arada yaşama bilinci, fedakârlığı, başkalarını hesaba katma; hak ve hukuka uyma ahlâkını, yardımlaşma, acıları paylaşma, nimetleri ve külfetleri bölüşme anlayışını geliştirir.

İslâm bütün bu ideallerin en güzel bir şekilde yerine getirilmesini, bunların bir ibadet bilinciyle yapılmasını istemektedir. Cemiyet (toplum) içinde yaşadığının farkında olan, her konuda onları da hesaba katar. Ancak kendi bencil duygularını doyurmak isteyenler, kibirliler ve başkalarının haklarına tecavüz etmeyi normal görenler bu anlayışın dışına çıkarlar.

İslâm, toplum halinde yaşama ihtiyacını en doyurucu bir biçimde teklif ediyor ve bunun kurallarını ortaya koyuyor. Bunun için İslâm cemaati, bir peygamber ve ilâhi vahye inanma mantığı üzerine kurulur ve gelişir. Bu cemaatin gayesi de Allah’ın hükmüne daha güzel bir şekilde uyabilmektir.

Mü’minler, cemadât olma yanlışlığından cemaat olma şuuruna yükselmelidirler. [85]

İslâm dini, müslümanların cemâat halinde yaşamalarına; her hususta birbirlerini destekleyen ve birbirlerine yardımcı olan bir toplum olmalarına önem vermiştir. Peygamber (s.a.s.) müminleri, bir binayı oluşturan ve birbirleri ile kenetlenmiş tuğlalara benzetmektedir. Kur'an-ı Kerîm de, onları "kardeşler" olarak niteler.

İslâm cemâati kardeşlik, eşitlik, yardımlaşma ve karşılıklı fedakârlık üzerine kurulmuştur. Aralarında sınıflaşma, ırk ve bölge ayırımı yoktur.

Aralarındaki birlik ve beraberliğin temel dayanağı ise Kur'an ve Kur'an'ı açıklayan sünnettir. Birlik, Kur'an ve sünnetin bildirdiği yol üzere olur.

"Ey inananlar, Allah'tan O'na yaraşır biçimde korkun ve ancak müslümanlar olarak ölün. Ve topluca Allah'ın ipine (Kur'an'a) sarılın, ayrılmayın." (Âli İmrân, 3/102-103).

"Sen yönünü Allah'ı birleyici olarak doğruca dine çevir. Allah'ın yaratma kanununa (uygun olan dine dön) ki, O, insanları ona göre yaratmıştır. Allah'ın yaratması değiştirilemez. İşte doğru din odur. Fakat insanların çoğu bilmezler. Yalnız O'na yönelin ve O'ndan korkun; namazı kılın ve (Allah'a) ortak koşanlardan olmayın. Onlar ki dinlerini parçaladılar ve bölük bölük oldular. Her grup kendi yanındakiyle sevin(ip övün)mektedir." (er-Rum, 30/30-32).

Ne yazık ki bugün müslümanlar genelde bu duruma düşmüşler, dinlerini parça parça edip gruplara ayrılmışlardır. Övünmeleri de diğer gruptakilere karşıdır.

Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır:

"Cemâat rahmettir, tefrika ise azaptır"[85]

"Allah'ın eli cemâatle beraberdir."[85]

"Bereket cemâatle beraberdir."[85]

Allah'ın birliği ve toplumun bütünlüğü inancı etrafında toplanmayı en mühim gaye sayan İslâm dininde, "cemâat" denilince: inançta olduğu gibi, dünya işlerinde de bir araya gelip yardımlaşarak yaşayan samîmî ve ihlâslı müslümanların teşkil ettiği birlik akla gelir. Çünkü insan daima cemâat ve daha geniş anlamıyla cemiyet halinde yaşayan "zoonpolitikon: Toplumcu bir canlı yaratık"tır.

Vicdan ile birlikte, beraber yaşama isteği, cemâat rûhu insanda oluşmaya başlayınca, onu kibirden, bencillikten, dar görüşlülükten çıkarır ve o nisbette sosyalleştirir. Kibirli ve dar bir vicdan yalnız kendini sever. Ümidi kendisi için, korkusu yine kendisi içindir.

Fakat yüce bir duyguyla bu sevgi ve korku biraz yükselip de bir başkasını da kendisi gibi ve kendisine eşit bir değerde görmeye, onun iyiliğine sevinip, zararına da kendisi zarar görüyormuş gibi üzüntü duymaya başlarsa, onda cemâat ruhu oluşmaya başlamış demektir.

İnsanın bu "toplum halinde yaşama" ihtiyacını en doyurucu bir şekilde din giderebildiğinden, cemâatler din sâyesinde ortaya çıkmış ve dine özgü gruplar olarak kabul edilmişlerdir.

Cemaat, bir peygamber etrafında ve ashabının kendisine tamamen şahsî bağlılıklarına dayanarak oluşur.

Prensibi samîmiyet, sadakat ve ihlâs olan bu İslâm cemaatinin yegane başarı sırrı, kardeşlik ışığındaki birlik-beraberlik şuurudur'. Allah (c.c.) onlar hakkında Kur'an-ı Kerîm'de:

"Allah yolunda hepsi birbirine kenetlenmiş, yekpare ve müstahkem bir bina gibi, saf bağlayarak mücadele edenleri sever." buyurmuştur. (es-Saff, 61/4).

Dinimiz, toplumun huzuru, ahengi ve sosyal gelişmenin gerçekleşebilmesi; yalnız muayyen bazı fertlerin değil, bütün bir toplumun maddî refahı ve saadeti için müminlere, kişisel vazifeler yanında ictimaî ödevler de yükler. Cemiyeti oluşturan kişileri inançta, yaşayışta, gâyede, ızdırap ve refahta birleşmesi gereken kardeşler ilân eder. Bu hususta Hz. Peygamber (s.a.s.) "Birbirini sevmede, birbirlerine acımada ve korumada müminler bir vücut gibidir. Vücudun herhangi bir organı rahatsız olursa, diğer organlar toptan humma ve uyumsuzluğa tutulur" buyurmuştur. Ayrıca ayırım yapmaksızın bütün insanların birbiriyle kenetlenmelerini birbirine yardım elini uzatmalarını, bir iman vazifesi olarak emretmiştir. Cenâb-ı Hakk: "... İyilik etmek ve fenalıktan sakınmak konusunda birbirinizle yardımlaşın; günah işlemek ve haddi aşmak üzere Yardımlaşmayın." buyuruyor. (el-Mâide 5/2).

Bu tür sosyal vazifelerimizi yapmadıkça müslüman olarak yaşayabilmemize imkân yoktur. Çünkü "Gerçek müminler kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, kardeşlerini kendi nefislerine tercih ederler." (el-Haşr 59/9). Ayrıca yine "Sizden birini, kendi nefsi için sevdiğini mümin kardeşi için de istemedikçe gerçek mümin olamaz." buyuran Hz. Peygamber, cemiyetin temelini en sağlam bir tarzda şöyle ifadelendirmiştir:

"İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır."[85]