İSLAM FIKHINDA FAİZ
İslam fıkhına göre faizin hükmü nedir?İslam fıkhına göre faiz borçlanılan mal veya para karşılığında ek ödeme yapmaktır.Yani fazlasını vermektir ki,bu hem alana hem verene haramdır.
Fâiz: Darû'l İslâm'da; mü'minlerin birbirlerinden faiz alıp-vermeleri haram olduğu gibi; gayr-i müslimlerden (zimmîlerden) fâiz almaları da haramdır.
Gayr-i müslimlerin; kendi aralarında fâiz alıp vermelerine de, kat'iyyen müsaade edilemez. Zira Kur'an-ı Kerim'de: “Men edildikleri halde fâizi almaları ve haksız (yollar) ile insanların mallarını yemeleri yüzünden (onları güzel şeylerden mahrum ettik) ve içlerinden inkâra sapanlara acı bir azap hazırladık.” (4/Nisâ, 161) buyurulmuştur.
Bu âyet-i kerimede; ehl-i kitab'a (yahûdi, hıristiyan vs.) fâizin haram kılındığı sâbittir (İbn Kesir, Tefsir, I/583). Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in: "Dikkat ediniz!.. Kim ribâyı (fâizi) şart koşarsa, bizimle onun arasında ahid (zimmet akdi) yoktur" hadis-i şerifi, meseleyi kavramamızı kolaylaştırmaktadır.
Sonuç olarak; Dârû'l İslâm'da itikadî durumu ne olursa olsun, hiçbir fert, diğerinden fâiz alamaz. Fâize müsâade edilmez. Darû'l Harp'te; mü'minlerin kendi aralarında (birbirlerinden) fâiz alıp vermeleri yine haramdır. Zira kardeşlik hukuku bâkîdir.
Mekhûl'den mürsel olarak rivayet edilen bir hadis-i şerif rivâyetinde Rasûl-i Ekrem (s.a.s.): "Darû'l Harp'te; mü'minle harbî arasında faiz yoktur" (?) denilir. Mekhûl’ün fakih bir râvî olması sebebiyle, mürsel olan hadisi amele konu olur. İmam Serahsi, "Rasûl-i Ekrem'in, amcası Hz. Abbas (r.a.)'ın, "Mekke Müşriklerinden" fâiz aldığını bilmesine rağmen müdâhale etmediğini, ancak Mekke'nin fethinden sonra: "Câhiliyye devrine ait fâizler kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk faiz de Abbas b. Abdülmuttalib'in faizidir" buyurduğunu, ayrıca Hz. Ebû Bekir (r.a.)'in karşılıklı bahis sonucunda müşriklerin reislerinden (Ubey b. Halef'ten) mal almasına Peygamberimiz (s.a.s.)'in müsaade ettiğini" kaydederek, harbînin malının mâsum olmadığını zikretmektedir.
İmam Şâfiî; Hz. Mekhul'den gelen hadisin mürsel olduğunu ve değişik te’villere müsâit bulunduğunu beyan ederek, Darû'l Harp'te de olsa, kâfirden faiz alınamayacağını beyan etmiştir. Hanefi fukahâsı; Mekhûl'den rivâyet edilen hadis rivâyetine itirazda bulunanlara; "Bir kimsenin malının mâsum (dokunulmaz) olabilmesi için; ya iman, ya zimmet akdi şarttır. Halbuki harbî (İslâm'a karşı savaşan kâfir) için; iki durum da söz konusu değildir.
Bu hususta hadis-i şerif'in var olmadığını kabul etsek dahi; harbînin malının mâsum olmadığı açıktır. Kaldı ki; harbîlerin mallarını kendi kanunları ve rızâları gereğince almaktadırlar. Aldatma ve hiyânetten söz etmek mümkün değildir" şeklinde cevap vermişlerdir. İmam Ebû Yusuf, bu hususta muhâliftir; yani o, dâru’l-harpte de harbîlere karşı da olsa fâizin câiz olmadığı kanaatindedir (İbn Âbidin, c. 11, s. 163).
Ancak, hanefî ulemâsı bu konuda fetvânın İmam Âzam Ebû Hanife'nin kavline göre verileceğini tasrih etmiştir. Sonuç olarak; Darû'l Harp'te mü'minlerin; harbîlerin mallarını, onların rızâlarına uygun olarak almaları mubahtır. (Yusuf Kerimoğlu, Emanet ve Ehliyet, Ölçü Y. İst. 1985, c. 2, s. 177-181) Hanefî fıkhındaki bu görüşe rağmen, biz, dâru’l-harp kavramının da, fâizin kâfirlere karşı helâl olduğu anlayışının da, Kur’an’dan (ve sahih sünnetten) bir delili olmadığından yola çıkıyor ve fâizin her türlüsünden, hatta fâiz şüphesinden bile kaçınmanın gerekli olduğunu düşünüyoruz
Fâiz: Darû'l İslâm'da; mü'minlerin birbirlerinden faiz alıp-vermeleri haram olduğu gibi; gayr-i müslimlerden (zimmîlerden) fâiz almaları da haramdır.
Gayr-i müslimlerin; kendi aralarında fâiz alıp vermelerine de, kat'iyyen müsaade edilemez. Zira Kur'an-ı Kerim'de: “Men edildikleri halde fâizi almaları ve haksız (yollar) ile insanların mallarını yemeleri yüzünden (onları güzel şeylerden mahrum ettik) ve içlerinden inkâra sapanlara acı bir azap hazırladık.” (4/Nisâ, 161) buyurulmuştur.
Bu âyet-i kerimede; ehl-i kitab'a (yahûdi, hıristiyan vs.) fâizin haram kılındığı sâbittir (İbn Kesir, Tefsir, I/583). Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in: "Dikkat ediniz!.. Kim ribâyı (fâizi) şart koşarsa, bizimle onun arasında ahid (zimmet akdi) yoktur" hadis-i şerifi, meseleyi kavramamızı kolaylaştırmaktadır.
Sonuç olarak; Dârû'l İslâm'da itikadî durumu ne olursa olsun, hiçbir fert, diğerinden fâiz alamaz. Fâize müsâade edilmez. Darû'l Harp'te; mü'minlerin kendi aralarında (birbirlerinden) fâiz alıp vermeleri yine haramdır. Zira kardeşlik hukuku bâkîdir.
Mekhûl'den mürsel olarak rivayet edilen bir hadis-i şerif rivâyetinde Rasûl-i Ekrem (s.a.s.): "Darû'l Harp'te; mü'minle harbî arasında faiz yoktur" (?) denilir. Mekhûl’ün fakih bir râvî olması sebebiyle, mürsel olan hadisi amele konu olur. İmam Serahsi, "Rasûl-i Ekrem'in, amcası Hz. Abbas (r.a.)'ın, "Mekke Müşriklerinden" fâiz aldığını bilmesine rağmen müdâhale etmediğini, ancak Mekke'nin fethinden sonra: "Câhiliyye devrine ait fâizler kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk faiz de Abbas b. Abdülmuttalib'in faizidir" buyurduğunu, ayrıca Hz. Ebû Bekir (r.a.)'in karşılıklı bahis sonucunda müşriklerin reislerinden (Ubey b. Halef'ten) mal almasına Peygamberimiz (s.a.s.)'in müsaade ettiğini" kaydederek, harbînin malının mâsum olmadığını zikretmektedir.
İmam Şâfiî; Hz. Mekhul'den gelen hadisin mürsel olduğunu ve değişik te’villere müsâit bulunduğunu beyan ederek, Darû'l Harp'te de olsa, kâfirden faiz alınamayacağını beyan etmiştir. Hanefi fukahâsı; Mekhûl'den rivâyet edilen hadis rivâyetine itirazda bulunanlara; "Bir kimsenin malının mâsum (dokunulmaz) olabilmesi için; ya iman, ya zimmet akdi şarttır. Halbuki harbî (İslâm'a karşı savaşan kâfir) için; iki durum da söz konusu değildir.
Bu hususta hadis-i şerif'in var olmadığını kabul etsek dahi; harbînin malının mâsum olmadığı açıktır. Kaldı ki; harbîlerin mallarını kendi kanunları ve rızâları gereğince almaktadırlar. Aldatma ve hiyânetten söz etmek mümkün değildir" şeklinde cevap vermişlerdir. İmam Ebû Yusuf, bu hususta muhâliftir; yani o, dâru’l-harpte de harbîlere karşı da olsa fâizin câiz olmadığı kanaatindedir (İbn Âbidin, c. 11, s. 163).
Ancak, hanefî ulemâsı bu konuda fetvânın İmam Âzam Ebû Hanife'nin kavline göre verileceğini tasrih etmiştir. Sonuç olarak; Darû'l Harp'te mü'minlerin; harbîlerin mallarını, onların rızâlarına uygun olarak almaları mubahtır. (Yusuf Kerimoğlu, Emanet ve Ehliyet, Ölçü Y. İst. 1985, c. 2, s. 177-181) Hanefî fıkhındaki bu görüşe rağmen, biz, dâru’l-harp kavramının da, fâizin kâfirlere karşı helâl olduğu anlayışının da, Kur’an’dan (ve sahih sünnetten) bir delili olmadığından yola çıkıyor ve fâizin her türlüsünden, hatta fâiz şüphesinden bile kaçınmanın gerekli olduğunu düşünüyoruz
Konular
- 2023 Şevval Oruçları Ne Zaman Bitiyor?
- İslamda birlik Ve Beraberlik
- Adağımı Kesmem Gerekir mi?
- Ramazan Aynda Fitre Nasıl verilir?
- Göbek Bağı Gömülmeli midir?
- Habil İle Kabil ve İlk Cinayet
- Zilhicce Nedir?
- 2023 Zilhicce (kurban) Oruçları Ne Zaman Başlıyor?
- Uhud Şavaşını Kaybetmenin sebepleri nelerdir?
- 2022 Kurban Bayramı Ne zaman?
- 2022 Büyükbaş ve küçükbaş Kurbanlık Fiyatları Ne Kadar?
- Veli olmadan gelin ve damat kendi kendine şahitlik yaparsa
- Kurban Kesmenin Amacı nedir?
- Zammı Sureler Nasıl Okunur?
- Arafatta Hangi Dualar Okunur?
- Doğum Yapan kadın Günahlarından Arınır Sözü Ne Kadar Doğrudur?
- İmsak Bittikten Sonra Su İçmek Orucu Bozar mı?
- Sahurda Niyet Edilmezse Oruç Kabul Olur mu?
- Sahurda İmsak Bittikten Sonra Yemek Orucu Bozar mı?
- Diş Plağı Orucu Bozar mı?
- Fitre Verirken Her Kimse İçin Ayrı Niyet Şart mıdır?
- Fitre Vermek Vacip midir?
- Fitre Verirken Niyet Etmek Şart Mıdır?
- 2 Talak Vererek Boşamada Hükümler
- Öpmek Orucu Bozar mı?
- Ezan Okunurken Yemek İçmek Caiz Midir?
- Kürtaj Olduktan Sonra Oruç Tutabilir miyim?
- Fitre Alan Kişi Fitre Namazı Kılar Mı?
- Ramazanda Yarım Kalan Hatimler Hakkında
- TV yada İnternetten Hatim Olur mu?