İslamiyeti kadın üzerinden aşağılama girişimleri

"ISLAMA GORE KADINLAR AŞAĞIDIR" IFTIRASINA NE DİYORSUNUZ?
Bir misyoner sitesinde "Kadın ve Evlilik Konusu" İslamiyet ve Hristiyanlığa göre karşılaştırılırken iftira noktasına varacak kadar bazı üzücü ifadelere yer verilmekte... Kalemimizin döndüğü bilgimizin el verdiği nispette bu yanlışlıkları düzeltmeye çalıştık.
Bir Demet
(Cevaplarda farklı yazı karekteri ve italik kullanılmıştır.)
.................
Kadın ve evlilik konularına gelince iki kitap arasında gene çarpıcı farklılıklarla karşı karşıyayız. Kuran'a göre kadınlar erkeklerden aşağıdır, onlarla eşit değerde değillerdir. Hatta Muhammed'in sözleri olarak kabul edilen Hadîs'lerde kadınlar gerçekten aşağılık bir yaratık olarak görülmektedir. Örnek olarak şunları verebiliriz:
"Kadınlar insanın karşısına (yoksa erkeğin karşısına mı?) şeytân gibi çıkarlar."
"Kadın eğe kemiği gibidir. Onu doğrultmak istersen kırarsın. Onu kendi haline bırak ve eğriliğiyle ondan faydalanmaya bak."
"Kadınlar hakkında hayır tavsiye ediniz. Çünkü kadın, eğri kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri tarafı, en üst tarafıdır. Onu doğrultmaya çalışırsan kırarsın, hali üzerinde bırakırsan öyle kalır.. Kadınlar hakkında hayır tavsiye ediniz"
"Kadın eğri kaburga kemiği gibidir. Eğer doğrultmaya kalkışırsan kırarsım Eğer mutlu bir hayat yaşamak
istersen o eğriliği ile beraber faydalanırsın."
Buhariyi şerheden merhum Kamil Miras şöyle der: "Hadis'in bu ifadesiyle kadın cinsinin fıtrat açısından asabi
olduğunu ve fıtratı gereği çabuk sinirlenerek eğrilik ve huysuzluk göstermesine işaret olunup erkeklerin kadınlar
hakkında hayırlı olmaları emrolunmuştur".
Kadının bu yönünü Tıp alimleri de aynı şekilde açıklar. Ord.Prof. Mazhar Osman şöyle der: "Kadının esas mizacı
heyecanlılıktır. Bütün kadınlarda buna rastlanır. Ruh hastalıkları kadınlarda daha çoktur. En vahşi kavimlerden en
medeni milletlerin kadınlarına, medeni terbiye görmüş hanımından eğitimsiz bir köy kızına varıncaya kadar
kadınlığın müşterek hisleri vardır. Her kadın ayının yarısını hazırlanma, adet, adetten sonra gayri tabilik , adeta
yarı hasta olarak geçirir".
"Uğursuzluk üç şeyde vardır: Karı'da, ev'de, ve at'da."
Uğursuzluk var mıdır?
Uğursuzluk, cahilliyet devrinden kalma bir adettir. Birçok kafir bela ile karşı karşıya kaldıkları zaman peygamberlerine ve önderlerine:
"Sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık" derlerdi. (Yasin suresi /18)
Allah Resulu hadis-i şeriflerinde:
"Uğursuzluk şirktir. Uğursuzluk şirktir. uğursuzluk şirktir"
"...uğursuzluk inancı putperestliktir"
" Uğurlu olup olmadığını öğrenmek için kuş uçuran veya kendisi için uçurulan... bizden değildir" (Ebu Davud Taberani)
Uğursuzluk konusunda cahiliyet devri insanlarının çok kapsamlı inançları vardı. herşeyde bir uğursuzluk ararlardı. Bazı günlerde yolcuğa çıkmayı bile uğursuzluk sayarlardı. İslamn geldikten sonra bu batıl görüşleri tamamen reddetti. :nları İslami, akli ve ilmi esaslara bağladı.
Yukarıdaki uydurma hadisi Hz.Ayşe annemiz duyduğu zaman itiraz ederek şöyle demiştir:
"Kur'an-ı Hz.Muhammed'e indiren Allah hakkı için, bu hadisi aktaran yalan söylemiştir. Resulullah şöyle buyurdu:" Cahiliyet ehli şöyle derlerdi:Uğursuzluk; kadın, at ve evdedir"
Evet, Peygamber efendimizin, cajhiliyet ehlinin kadınlar için söylediklerini, peygamber efendimiz söyledi diyebilmek, Müminlerin annesi Hz.Ayşe r.a. düzeltmesinden haberi olmaksızın bir iftirayı ortaya atmak, yorum yok... Allah doğru yolu göstersin.
"Kadınlar arasında sâliha kadın, yüz tane siyah karga arasında alaca karga gibidir."
"Kadın, eşek ve kara köpek namazı bozar."
Bu iki sözü Allah Resulünün söylemesi mümkün değildir. Zira bu sözler Kur'an-ı Kerim ile çelişki halindedir. Allah Resülünün Kur'an-a ters bir şey söylemesi mümkün değildir. Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz." (Nahl Suresi /97)
"...Allah, kullarına bir zulüm dileyecek değildir." (Mümin Suresi /31)
Şu halde kadına zulmü amaçlayan davranışları ilahi adaletle bağdaştırmak mümkün değildir. Aksine Cenab-ı Hak kadını çağlar boyunca maruz kaldığı aşağılanmalardan kurtulmak ve böylece ona toplum içindeki şerefi ve itibarını iade eetmek için Kur'an-ı Kerim'i Hz.Muhammed'e indirmiştir. Ancak sonra yabnacı kültürlerle ve özellikle Yunan kültürü ile temasa geçmeleri sonucu müslümanlar bu kültürün etkisinde kalarak Kur'an-ı Kerim'den kopmuşlardır. Bunun neticesinde kadını aşağılayıcı birço görüş İslam toplumuna girmiştir.
"Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı fitne ve fesad olarak hiçbir şey bırakmadım."
"Bana Cehennem halkı gösterildi; çoğunluğu kadınlardı... cehennemin kapısında durdum, oraya girenlerin çoğu kadınlardı..."
"Allah Resülü Ramazan veya Kurban Bayramında musallaya gitmek üzere yola çıktığında kadınlara rastladı ve şöyle dedi:
" Ey kadınlar topluluğu sadaka veriniz, zira cehennem ehlinin çoğunluğunu sizlerin oluşturduğunu gördüm."
Kadınlar neden ya Resullullah diye sorduğunda Allah Resulü buyurdular:
"Çünkü kadınlar çok lanet ettiler ve kocalarına karşı da nankör oldular..."
"Bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emredecek olsaydım, herhalde kadının kocasına secde etmesini emrederdim."
Ibn-i Hazm bu hadis hakkında: éRavisi Şerik bin Abdullah, müdellistir, munker hadisleri zayıf ravilerden alır, onların adını gizleyerek güvenilir ravilere nisbet eder" diyerek bu hadis-i redetmiş, uydurma olduğunu söylemiştir. Genellikle bu tür sözler ilim sahiplerince tenkit edilmişse de; bu tenkitler, bu çirkin ifadseleri şaşılacak bir teslimiyetle ve çabuklukla kabul eden geniş kitlelere ulaşmamışltır.
Bunun gibi daha fazla örnek vermek mümkündür fakat asıl amacımızın Kutsal Kitap ile Kuran (Hadîsler değil) arasındaki farklılıkları araştırmak olduğu için Kuran'daki ayetlerle yetineceğiz. Sadece şunu itiraf etmek gerekiyor ki eğer yukarıdaki hadisler insanı erkek ve dişi olarak yaratan Allah'ın kadınlar hakkındaki yorumunu gerçekten ifade etseydi kadınlar gerçekten acınacak kişiler olurlardı!
Fakat Kutsal Kitap'a göre kadın, her yönden erkekle eş değerdedir. Bunun en çarpıcı ve çekici örneğini Mesih açıkladı. Yeryüzündeyken İsa Mesih toplumun bütün kadın-erkek ayrımını oluşturan kalıpları kırdı. Havarileri olarak on iki erkek seçmekle birlikte en yakın öğrencileri arasında birçok kadın vardı. O dönemdeki Yahudi din liderlerini şaşırtan bir şekilde İsa, ayırım yapmadan veya kadınların akıllarını eksik görmeden, en derin öğretişlerini onlara da açıklardı.
Örneğin, bir gün Meryem (İsa'nın annesi değil) adında öğrencisi İsa'nın "ayakları dibine oturmuş O'nun konuşmasını dinliyordu." Ablası Marta ise hizmet işlerinin çokluğundan ötürü Meryem'i kendisine yardım etsin diye İsa'ya şikayet ediyordu. İsa ona "Gerekli olan tek bir şey var. Meryem iyi olanı seçmiştir ve bu kendisinden alınmayacaktır!" dedi (Luka 10:30-42).
Ölümden dirildiği zaman İsa ilk önce havarilerinkinden daha büyük imana sahip olan kadın öğrencilerine göründü (Matta 28:8-10; Markos 16:9-11; Yuhanna 20:1-18). Her yönden kadının erkekle eş değerde olduğu görülür.
Eğer kadın, iman edip ibadet yaparsa cennete girer. Küfredip isyan ederse cezalandırılır. Bu konuda erkekten hiçbir eksik yönü yoktur.
Cenab-ı Hak buyuruyor :
"Erkek ve kadından kimi inanmış olarak bir iyilik yaparsa onu hoş bir hayatla yaşatırız. Ahirette ise onların ücretini yaptıklarının en güzeliyle veririz." (Nahl Suresi /97)
"Rableri onlara karşılık verdi : Ben sizden erkek kadın, hiçbir çalışanın işini zayi etmiyeceğim. Hep birbirinizdensiniz." (Al-, İmran Suresi /195)
" Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, itaata devam eden erkekler ve itaate devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar. Allah'a gönülden saygılı erkeler ve saygılı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar, işte bunlar için bağış ve büyük bir mükafat hazırlanmıştır." (Ahzab Suresi/35)
Kadınların konumunu aşağıdaki beş başlıkta daha ayrıntılı bir şekilde etüt edebiliriz.
1) YARADILIŞ
Kuran'a göre "erkeklerin kadınlardan bir üstün derecesi vardır" (Bakara/2:228). Yani İslam'ın evlenme ("Teehhül") hukukunda kadınlar erkeklere göre daha aşağı bir derecede görülürler. Kuran'a göre iki kadının tanıklığı bir erkeğin tanıklığına bedeldir. (Bkz Bakara/2:282). Peki neden? Buharî ve Müslim gibi kaynakların bildirdiği bir hadîse göre, bu ayetin nedenini soran bazı kadınlara Muhammed şöyle demiş: "İşte bu aklınızın eksikliğindendir." Aynı hadîse göre, kadınların dini de eksiktir demiş peygamber, çünkü âdet gördüğü zaman namaz kılmaz ve oruç tutmaz. Yani bu dinsel eksikliğin kanıtı olarak Muhammed kadınlara, Allah'ın onları "hayızlı (âdet görür) şekilde" yaratmış olduğunu hatırlatmış. Buna benzer bir şekilde miras alma bakımından da kadının mirastan aldığı pay, erkeğin payının yarısıdır (Bkz. Nisâ/4:11, 176).
Kadının Aklı ve Dini Yarım mı?
"Allah Resülü Ramazan veya Kurban Bayramında musallaya gitmek üzere yola çıktığında kadınlara rastladı ve şöyle dedi:
" .... sizin kadar eksik akıllı ve eksik dinli birinin akıllı ve dini sağlam bir kimsenin aklını çelebildiğini görmedim" demiştir.
Kadınlar: "Aklımızın ve dinimizin eksikliği nedir ya Resullullah" diye sorduğunda Allah Resulu :
"İki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliği yerine geçmesi kadının aklının noksanlığı, hayızlı olduğu zaman namaz kılmaması ve oruç tutmaması da dininin noksanlığıdır, cevabını vermiştir." (Buhari, Hayız; Müslim, İman)
Saidi, hadisten kadının aklının ve dinin eksik olduğu şeklinde bir mana çıkarılamıyacağını söylerken hadisin tamamının değil sadece "kadının aklı ve dini noksandır" kısmının dikkate alınmasından kaynaklandığını söylemektedir. "Kadının aklı ve dini noksandır." ifadesinde gerçek anlamada bir akıl ve din noksanlığı kastedilse idi kadının malları üzerinde tasarruf hakkına sahip olmaması, bu haklardan yararlanabilmesi için de eşinin ve velisinin izin vermesi şartının aranmasıo gerekirdi İslam hukukunda, kadın olmanın tasarruflarda bulunmayı engelleyen bir sebep olamayacağını belirterek İslam'ın kadına her türlü tasarruf ve mülk edinme ehliyetini verdiğini ayrıca tarihi geçeklerin de kadına akli bir eksiklik atfedilmesine mani olduğunu söylemektedir.
Mutevelli ise, akla uygun olmaması, Kur'an-ın açık hükümlerine ve tarihi geçeklere ters düşmesi sebebiyle bu hadisin mevzu olduğunu söylemektedir.
Bu eksiklik keyfiyet bakımından değil, kemmiyet bakımındandır. Kadın belirli zaman içinde namaz kılmamakla, ayni zamanda başka bir farzı yerine getirmektedir. Çünkü bu günler içinde kadının söz konusu ibadetleri yapmaması farz, yapması ise haramdır. Kadın namaz kılmazken de Allah'ın emrine uymakta ve sevabını almaktadır.
Kadının zeka ve idrak açısından eksik olduğu anlayışına karşı çıkan Kasım Emin, böyle bir anlayışın ortaya çıkmasını, değişik asırlarda kadının ilmi ile meşguliyetinin az olması ve akli melekelerini geliştirecek faaliyette bulunmamasına bağlamaktadır. Farklılık yaratılıştan olmayıp, tecrübelerin azlığı ve çokluğundan kaynaklanmaktadır.
Hz.Aişe'nin ilmi sahada gösterdiği başarı ancak akli yeterliliğine sahip bir kişinin gösterebileceği bir başarıdır. Sahabeden en büyük fakihler bile, fıkhı meselelerde "Hz.Aişe'ye danışıyordu. Urve'nin Hz.aişe hakkında; Hz.Aişe'nin şiir bilgisine hayret etmiyorum, çünkü Ebu Bekir'in kızıdır. Fıkıh konusundaki ilmine de hayret etmiyorum, çünkü Hz.Peygamber'in zevcesi idi. Fakat tıp konusunda ki bilgisi beni hayrete düşürüyor." dediği nakledilmektedir.
İslam toplumunda kadınlar sadece Hz.Peygamber konusunda değil, bütün devirlerde önemli roller üstlenmiştir, hatta erkeklere hocalık yapacak seviyeye ulaşmışlardır. Hz. Ömer halifeliği esnasında kadınlarla istişare de bulunuyor, onların görüşlerini alıyordu. Hz. Ömer kızı Hafsa'ya kadınların kocalarından ne kadar sure ayrı kalmaya sabredeceklerini sormuş, kızının ona verdiği cevaba uygun olarak bu süreyi dört ay olarak belirtmiştir.
Açıklanan bu örneklerin kadın için aklı ve dini açıdan herhangi bir eksikliğin söz konusu olmadığını açıkça göstermektedir. Kadının aklının eksik olduğu kabul edilirse, yükümlülük için aklının sihhatinin şart olduğunu, akli yöndeneksik olan bir varlığın herhangi bir dini sorumluluğunun olmaması gerekirdi. Halbuki kadın ve erkek her müslümanın Allah'ın emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmak konusunda aynı derece yükümlü oldukları Kur'an-ı Kerim'de açıkça belirtilmiştir.
Kuran'ın bazı ayetleri kadın-erkek ayrımı yapmadan ikisinin cennete gidebileceği şeklinde bildirir (Bkz. Nahl/16:97; Tevbe/9:72). Ama buna karşı Kuran'daki cennet, erkeklerin cenneti olarak gözükmektedir (Bkz. s. 48.)
Kutsal Kitap'a gelince durum çok farklıdır. Tanrı insanı yarattığı zaman, "kendi suretinda yarattı, onu Allah'ın suretinde yarattı; onları erkek ve dişi olarak yarattı" (Tekvin 1:27). Yani erkek kadar kadın da Tanrı'nın benzeyişine göre yaratıldı. Kadın erkekle aynı yüce değere sahiptir. Onları mübarek kılarak, ikisine hitap ederek Tanrı şöyle buyurdu: "Semereli olun, ve çoğalın, ve yeryüzünü doldurun, ve onu tabi kılın; ...ve yeryüzü üzerinde hareket eden her canlı şeye hâkim olun" (Tekvin 1:28). Dünyayı birlikte yönetmek için yaratıldı. Kadın, erkeğin kölesi olarak değil, onun eşi olarak yaratıldı.Onun en değerli arkadaşı, her konudaki paydaşı olmak ve kocasıyla gerçek ruhsal birlik içinde Tanrı'ya hizmet etmek üzere yaratıldı. Kadınlar kocalarıyla "yaşam lütfunun ortak mirasçılarıdır" (I. Petrus 3:8). Rab İsraillileri boşanma konusunda şöyle azarlardı: "Gençliğinin karısı ile senin aranda RAB şahit oldu, o kadın ki, senin arkadaşın ve kendisiyle ahdettiğin kadın olduğu halde sen ona hainlik ettin." (Malaki 2:14)
2) EVLİLİK
Evlilik konusunda apaçık zıtlıklar vardır. İlkin Kutsal Kitap tek eşlilik buyururken Kuran'da çok karılılık (polijini) sistemi verilmektedir. Şu ayetleri karşılaştırın:
"Yaradan, ta başlangıçtan insanları 'erkek ve dişi olarak yarattı' ve şöyle dedi: 'Bu nedenle adam annesini babasını bırakacak, karısına bağlanacak ve ikisi tek bir beden olacaklar.' Şöyle ki, onlar artık iki değil, tek bedendir. O halde Tanrı'nın birleştirdiğini, insan ayırmasın." (Tekvin 2:24; Matta 19:5-6)
"Her erkeğin bir karısı, her kadının bir kocası olsun." (I. Korintliler 7:2)
"Hoşunuza giden başka iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz." (Kuran: Nisâ/4:3)
Evvela ayet-i kerimenin mealini tam olarak verelim.
"Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdir de) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır."
Bu esas itibariyle yalnız bir müsade ve mübah kılmak olduğunda ve haksızlık etme endişesi bulunduğu takdirde mekruh olduğu hususunda söylenecek bir söz yoktur. Bununla beraber âyet, birden fazla kadınla evlenmenin bazı durumlarda mendub olduğunu ve hatta vacib olduğunu bildirmekten de uzak değildir ki, bunu da en fazla gerek erkekler ve gerek kadınlar için fuhuş ve zina tehlikesinin yüz göstereceği durumlarda aramak gerekir. ifadesi gereğince bu müsadenin en fazlası dört (kadın) olmuştur.
Öncelikli olarak tespit etmemiz gereken nokta çok evliliği İslam'ın getirmemiş olması, var olan çok evliliği dört kadınla
sınırlaması, bunu da yapılmadığı takdirde kulun günaha gireceği bir emir olmayıp bir ruhsat olarak belirlemesidir. Hanımı
doğurgan olmayan bir kocanın, kısır olan hanımını boşamak yerine doğurgan ikinci bir hanım ile evlenmesi bir ruhsattır. Hanımı
hasta olan bir kocanın sağlıklı ikinci bir hanım ile evlenmesi de bir ruhsattır. Savaş deprem ve benzeri afetler sonunda kadınların sayısının ereklerden fazla olması halinde de birden fazla evlilik bir ruhsattır.
(Bkz. Çok Evlilik * )
Kutsal Kitap, Tanrı'nın insan için asıl planının tek eşlilik olduğunu vurgulamaktadır. Örneğin Süleyman'ın Meselleri'nin şiirsel bir bölümü tek eşliliğin doğruluğu ve güzelliğini şöyle dile getirir:
"Kendi sarnıcından sular, Ve kendi kuyunun içinden akar sular iç. Pınarın mubarek olsun, Ve gençliğinin karısı ile sevin. Sevimli geyik ve lâtif ceylan gibi, onun sevgisi ile daima mest ol. Ve oğlum, niçin yabancı kadınla mest olasın, Ve bir ecnebi kadını kucaklıyasın? Çünkü insanın yolları RABBİN gözü önündedir; Ve onun bütün yollarını tartar."
(Süleyman'ın Meselleri 5:15-21) Tevrat'ta başka bir örnek de, tek eşli sevgiyi ve bağlılığı kutlayan "şiirsel" Neşideler Neşidesi bölümüdür. Yeni Antlaşma'da Mesih İnanlıları topluluğunda önder veya görevli olabilmek için "tek karılı" olmak şarttır (Bkz. I. Timoteyus 3:2, 12; Titus 1:6).

________________________________________

Kaynaklar:
1) Elmalı Tefsiri *
2) Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali
3) Büyük Kadın İlmihali - Rauf Pehlivan
4) Diyanet İşleri Başkanlığı Sitesi
5 Kadınlar ikinci eş olmayı neden ve nasıl kabul ediyorlar?, Resul Tosun, Milli Gazete 26 Aralık 2000 *