İslamda 10 Muharrem ve Aşure

İslamda Muharrem ayı ve Aşure gelenekleri.İslamiyette muharem ayının önemi İslamda Aşurre.
İslam dni bazı ay ve günlere hususiyetle önem vermiştir.Muharrem ayı ve bu ayın 10.gününe denk gelen Aşure gün ve gecesinin dini bakımdan yeri ve önemi pek büyüktür.

Muharrem ayı ,Hicri yılın ilk ayı olup aynı zamanda haram aylardan dördüncüsüdür.Bu sebepten bu aya tazım etmek ,oruç tutmak ve ibadetle geçirmek çok faziletlidir.
Bir Hadis-i Şerifte, Ramazan ayından sonraki en faziletli ayın, Muharrem ayı olduğu bildirilmiştir. Çünkü Allah (cc), Muharrem ayının içerisinde bir günde, bir kavminin günahlarını affetti. Bir başka kavminin günahlarını da bu ay içerisinde affedebileceği ümit edilmektedir.

Muharrem ayında müslümanlar arasında bir gelenek haline gelmiş bazı adetler vardır.Bunların en önemlisi 10 Muharrem günü, Aşûra adı verilen bir çeşit tatlının yapılarak komşulara ve fakirlere dağıtılmasıdır. Aşûra kelimesi onuncu gün anlamına gelmektedir. Bu gün yapılan tatlıya da bu sebeple aşûra denilmiştir.

10 Muharrem yani aşure günü meydana gelmiş çok mühim hadisler vardır ki,bunları şöyle sıralayabiliriz:

* 10 Muharrem, Hz. Âdem`in tövbesinin kabul edildiği gündür. Cenab-ı Allah, başka kullarının da tövbesini bu gün kabul edeceği rivayet olunmuştur.
* 10 Muharrem, Hz. Yunus`un,duasının kabul olunup balığın karnından çıktığı gündür.
* Hz. Nuh`un, Cûdi Dağı`nın tepesinde karaya oturan gemisinin içindekiler, 10 Muharrem günü karaya çıktılar. Çıktıkları yerde yiyecek bulamadılar. Tekrar gemiye dönüp, kalan erzakların her birinden birer miktar konulmak suretiyle bir yiyecek hazırladılar. Denizlerden ve fırtınadan kurtulmuş olmanın sevincini, aşure denilen bu tatlıyı yiyerek kutladılar. 10 Muharrem günü, aşure yapıp yemek, komşulara dağıtmak, bir gelenek ve sünnet hâline geldi.
*10 Muharrem İsa (a.s)'ın göğe çıkarıldığı gündür.

*10 Muharremde Musa (a.s.)'ın firavnın şerrinden kurtulduğu gündür.
Bu mübarek günde pek çok mühim hadise meydana gelmesiyle birlikte kıyametinde aşure günü olan 10. günü kopacağı rivayet edilmiştir.


* Hz. Ali (kav) Efendimizin oğlu Hz. Hüseyin (ra), ailesi ve yakınlarıyla birlikte, 10 Muharrem günü Kerbelâ`da şehit edilmişlerdir.

Bu olaydan sonra 10 Muharrem, İslâm Kültürü`nde önemli bir gün hâline geldi. Hz. Hüseyin`in hâtırasına aşure yapılıp dağıtılır oldu. Türkler bu geleneği, diğer Müslüman ülkelerdeki insanlardan daha fazla benimsediler.

Osmanlı döneminde ve hatta Cumhuriyet`in ilk yıllarında, Muharrem ayının ilk on günü, öğle ezanları, ağıt havasını andıran Hüseynî makamında okunurdu. Bu uygulama, Kerbelâ hüznünün, Türk-İslâm toplumunun tamamı tarafından paylaşılmış olmasının göstergesi idi.

Anadolu`muzda; Abdal, Çepni ve Tahtacı gibi adlarla anılan İslâm-Türk-Alevî gruplar arasında aşure geleneği çok daha yaygındır. On iki İmam inancına sahip olanlar, aşureyi on iki çeşit malzeme ile
hazırlarlar.

Aşure geleneği, zaman içerisinde bütün Müslüman-Türkler tarafından benimsendi. Geleneklerine bağlı Türklerin tamamı, aşurede kutlu bir anlam ve içerik bulur

10 Muharrem; Musevîlik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık olarak adlandırılan semavî dinlerin üçünde de kutlu bir gündür. Mûsevîler, daha fazla önem verirler. Çünkü o gün, yok olmaktan kurtulduklarına inanırlar. Cenab-ı Allah`a, şükranlarını ifade etmek için oruç tutarlar. Bu oruç onlara farz kılınmıştır.

Hıristiyanlar da 10 Muharrem`de oruç tutarlar. Sebep olarak, Hz. Musâ`nın geçersiz sayılmayan emirlerinden biri olması gösterilmektedir.

Ramazan orucu farz kılınmadan önce Müslümanlar, Muharrem ayının 10. günü oruç tutarlardı. Ramazan orucu başladıktan sonra Hz. Peygamberimiz, Musa Aleyhisselâm`a hürmeten oruç tutmuş, ancak hristiyan ve Yahudilere benzememek için farklı olsun diye, 9 Muharrem ve/veya 11 Muharrem günü de oruç tutulmasını tavsiye buyurmuştur.

Hatta bir seferinde savaşta olduklarından sadece 10.günü oruç tutmuşlar ve "seneye 9. günü ile beraber tutarız" buyurmuşardır.

Bir Hadis-i Şerifte: `Aşure orucunun, önceki yılın günahlarına kefaret olacağını Allah`ın rahmetinden umarım"buyrulmuştur.

Bir başka Hadis-i Şerifte de: `Kim ailesine aşure günü cömert davranırsa, Allah da ona, senenin geri kalan günlerinde geniş davranır.` Buyurulmaktadır. Buradaki geniş davranma, yiyecek ile ilgilidir.

Anadolu`da pek çok aile reisi, 10 Muharrem günü, ihtiyaç olmasa bile; nohut, fıstık, üzüm... gibi taneli yiyecekler satın alarak evine götürür. Araştıranlar, bu davranışın sünnet olduğunu anlarlar.

İslama göre Muharrem ayını yas tutarak karşılamak ve Aşırı bir matem havasına bürünmek caiz değildir.

Muharrem ayı aynı zamanda Hicrî takvimde yılın birinci ayıdır. Yeni bir seneye girilmiş olması sebebiyle pâdişâh, saray erkânına bahşiş dağıtırdı. Bu bahşişlere, `muharremiye` denilirdi. Muharremiyeler, üst kademedeki devlet memurları tarafından, kendisine bağlı personele de verilirdi.

Muharrem ayının girişi sebebiyle yazılan ve pâdişâha sunulan şiirler de `muharremiye` olarak adlandırılırdı. Muharremiyede, şiirin sunulacağı pâdişâhı metheden ve giden seneyi ebcet hesabı ile gösteren mısralar bulunurdu. Enderunlu Vâsıf`ın hicrî takvime göre 1217, milâdî takvime göre 1802 yılına girilmesi sebebiyle devrin pâdişâhı Sultan Üçüncü Selim Han`a yazdığı muharremiye pek meşhurdur. O yıllarda 1 Muharrem günü, sıkıntıda olduğunu üzüntülü bir yüz ifadesiyle söyleyip, varlıklı yakınlarından ve tanıdıklarından borç istemek âdettendi. İstenilen para verilirse, parayı alan muzipçe gülerek: `Yeni Yılınız Kutlu Olsun !` der ve borç olarak aldığı paranın (âmiyane tâbirle) üzerine yatardı.

Aşure pişirilmesi, az da olsa, para sahibi olmayı gerektiren bir işti. Bu sebeple Osmanlı döneminde zenginler ve özellikle saray - köşk mensupları, geleneğin yaşatılmasında önemli roller oynamışlardır. Helvacıbaşının gözetiminde aşçıların ve kiler ağalarının hazırladıkları aşure, özel kaplar içerisinde dağıtılırdı. Bu kaplar, porselenden yapılmış tek kulplu zarif bir testi şeklindeydi. Testiler Avrupa`da yaptırılır ve yalnızca aşure dağıtımında kullanılırdı.

Aşure pişirilmesine Muharrem ayının dokuzuncu günü sabahtan başlanır, o günün akşamını onuncu günün sabahına bağlayan gece boyunca testilere doldurulur, onuncu günü hizmetkârlar tarafından, önceden belirlenen evlere götürülürdü. Aşureyi alanlar, kabı temizler, içerisine badem şekeri veya fındık-fıstık gibi yiyecekler koyarak geri verirlerdi.

Ayrıca büyük kazanlarda aşure pişirilir, geniş meydanlarda mahalle halkına dağıtılırdı. Aşure dağıtılacağını ve dağıtım yerini bilen fakir halk, ellerinde kapları olduğu halde, günün ilk saatlerinde sıra oluştururlardı. Bu kapların bazen su kovası kadar ve hatta gaz tenekesi hacminde olduğu görülürdü. Dua okunur, dinleyenlerin hep bir ağızdan âmin demesiyle dağıtım başlardı. Dağıtılan aşure miktarının on tondan fazla olduğu, görülmemiş olaylardan değildi.

Anadolu`daki insanlarımız ve geleneklerine bağlı büyük şehir sakinleri, aşure pişirip dağıtarak, 10 Muharremlerin heyecanını, hazzını huzurunu ve aynı zamanda da hüznünü yaşamaya devam ediyorlar.