Günümüzde müslüman bir kadın nasıl örtünmelidir

İslamda Kadının Örtünmesi nasıl olmalıdır?
Çağımızın Batılı kadını kendisine yabancı olan, mahrem akrabası olmayan erkeklerin yanında en azından başını, boynunu, kısmen gerdanını, kollarını ve diz kapağı hizasından aşağıya kadar bacaklarını açmakta, ayrıca sayılan yerlerini güzel göstermek üzere tedbirler almakta, makyaj yapmaktadır. Modern, çağdaş, ileri olmanın ölçüsünü Batı olunca, bu tarz giyinme ve açma da çağdaş medeniyetin gereği olarak görülmektedir. Buna karşı İslam dininin ana kaynakları (Kur'an ve Sünnet) kadınların evlenmeleri caiz bulunan erkeklere karşı örtünmelerini, el, yüz ve ayaklar hariç bütün vücutlarını uygun elbise ile kapatmalarını ve açıkta kalan yerlerini de güzel göstermek, buralara dikkatleri çekmek için tedbir almamalarını emretmektedir. (Nur: 30-31) . Batıyı örnek alan, Batılı değerleri ve uygulamaları evrensel sayan bazı modernistler, İslam kadının da Batılıı kadın gibi açılmasını gerekli görmekte, bunu çağı yakalmanın bir gereği bilmekte, bu sebeple ilgili nasları te'vile çalışmaktadırlar. Te'vil iki noktadan yapılmaktadır.
a) Örtünmeyi emreden nasların üslubundan hareket ederek bunların bağlayıcı emir olmadığını, tavsiye mahiyetinde bulunduğunu ileri sürmek.
b) Örtünme emrini o devrin örf ve adetine, sosyo-kültürel şartlerına bağlamak, Kur'an'ın ahlaki gayesinin iffti korumak ve zinayı önlemekten ibaret olduğunu, iffetin korunması halinde açılmanın -amaca aykırı olmadığı için- İslama göre caiz olacağını ileri sürmek. Bu iddiaya karşı biz, gelenekçi İslam yorumcularıyla beraber kadının örtünmesinin gerekli bulunduğu inancında olduğumuz için karşı delilleri vermek ve konuyu tartışmakta fayda görüyoruz.
Bilindiği üzere bir metnin yorumunda üç usul vardır: Tarihi yorum, lafzi yorum ve gai yorum. Önce ayetlere lafzi ve tarihi yorum açısından bakalım:
Örtünme ile ilgili ayetler iki surede yer almıştır. Ahzab suresindeki ayet, iffeti korumaya yönelik örtünme ile değil, hür müslüman kadınları böyle olmayanlardan ayırmaya yönelik özel kıyafetle ilgilidir. (Ahzab: 33/59) "Eşlerine , kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına (dışarı çıkarken) üstlerine örtü almalarını (cilbab adı verilen dış giysiyi bürünmelerini) söyle: bu onların tanınmalarını ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar...". Ayette, cilbab denilen ve vücudu baştan aayağa örten dış giysinin kullanılmasının sebebi açık olarak zikredilmektedir, "tanınmaları, diğerlerinden ayırt edilmeleri ve bu sebeple incitilmekten kurtulmaları" . O devirde henüz köle ve cariyeler bulunduğu için çarşıda, pazarda bunların saaşılır, el ve dil ile rahatsız edildikleri olurdu. İslam bir yandan bu gibi davranışları önlemeye çalışırken, diğer yandan, cariye sanılarak hür kadınların da rahatsız edilmelerini önlemek için, cilbab adı verilen dış giysinin bütün devirlerde müslüman kadınlar için gerekli bulunmadığını anlamada önemli bir yorum delili olmaktadır. Ayetin sonunda yer alan ve gerekçeyi açıklayan kısım da bu konudaki şüpheleri ortadan kaldırmaktadır. Şu halde tarihi şartlar değişip, ya toplumda cariye kalmadığında -ki bugün böyledir- yahut da ayrımı sağlayacak başka bir alamet bulunduğunda -bir başka toplumda hür kadınlar, başka bir alametle diğerlerinden ayrıldığında- cilbab emri bağlayıcı olmaktan çıkacaktır.
Nur suresindeki ayet, iffeti korumaya yönelik örtünme ile ilgilidir, : Mü'min erkeklere söyle, gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu, onların arınmasını daha iyi sağlar; Allah yaptıklarından şüphesiz haberdardır. Mü'min kadınlara da söyle gözlerini sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, görünen dışında zinetlerini (çekici ve güzel yerlerini, süslerini) açıp göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine kavuştursunlar. Zinetlerini kocaları veya babaları veya kayınpederleri veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya kadınları veya cariyeleri veya kadına ihtiyacı kesilmiş olup hanedan geçinen erkekler veya kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey Müminler! Kurtuluşa ermeniz için hepiniz tevbe ederek günahtan dönün." Tarihi, siyer ve hadis kaynakları İslam'dan önce kadınların nasıl giyindikleri ve nerelerini açıkta bıraktıkları hakkında sağlam ve açık bilgi vermiştir. Buan göre kadınlar takılarını, süslerini göstermek için bunları taktıkları yerleri açıkta bırakır, gerdanlıklarının görünmesi için de baş örtülerini yakalarının üzerinde bağlamak yerine arkalarına doğru uzatırlardı. bir örtünme inkilabı yapan ayet, mezkur adetleri hedef almakta, onları ortadan kaldıran emirler vermektedir: "Süsleri göstermeyin, ayaklarınızı yere vurmayın, başörtünüzü önden yakalarınızın üzerinde bağlayın..." . Yani örtünme konusunda Kur'an-ı Kerim, o günkü sosyo-kültürel şartlara uymuyor, onları devam ettirmiyor, aksine değiştiriyor, inkilap yapıyor. Bunun gerekçesini, aşağıda gelecek olan gai yoruma bırakarak lafzi yorum açısından kelimeler ve üsluba baktığımızda, emrin bağlayıcı (tavsiye değil, vücub için, kesin olartak örtünmeyi sağlamaya yönelik) olduğunu gösteren sağlam deliller ve karineler görüyoruz:
1) "Söyle, korusunlar, açmasınlar, göstermesinler..." şeklindeki emirler, gelenekçi yorumcu ve usulcülerin çoğuna göre kesinlik ifade eder, bağlayıcıdır, gereğini yerine getirmek farzdır.
2) Gazzali gibi, "Emrin bağlayıcı olup olmadığına hükmedebilmek için yardımcı delil ve karinelere ihtiyaç vardır." diyen usülcülere göre de bu emrin bağlayıcı olduğunu gösteren karineler vardır:
a) "Örtünürlerse daha iyi olur, bunda hayır, edebe uygunluk vardır, ecir vardır..." gibi yumuşak bir uslup kullanılmamış, "söyle, sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, örtünsünler, açıp göstermesinler..." şeklinde kesin ifadeler kullanılmıştır.
b) Tavsiye uslubunun sınırını çok aşan detaylara girilmiş, nerelerin örtüleceği, nerelerin nasıl örtüleceğ hangi şartlarda kimlere, nerelerin gösterilebileceği açıklanmıştır.
c) Ayetin sonunda tevbe tavsiye edilmiş, böylece aksine davranışın günah olduğuna işaret edilmiştir.
d) Örtünme emri gözlerin haramdan sakınması ve iffetlerin korunması emrine bağlanmış ve aradaki ilişkiye işaret edilmiştir.
Örtünme ayetine gai yorum açısından bakıldığında önemli ve açık ipuçları bulunduğu görülecektir. Şari, (Allah Teala) örtünme emrinin hemen başında bunun gerekçesini açıklamıştır: "Söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, şuralarını şunlara karşı örtsünler..." Bu gerekçe, İslam'ın ahlak ilkeleri ve değerleri bakımından erkek ve kadının cinsi cazibe taşıyan yerlerini açmaları, karşılıklı olarak buralara bakmalrı ile iffetlerini korumaları arasında sıkı, değişmez bir ilişkinin bulunduğunu varsaymaktadır. İslam'a göre zina eden iffetsizdir, iffetini koruyamamıştır. Bir erkeğin kadına, bir kadının erkeğe şehvetle bakması, dokunmasdı da zinadır, cinsi temasta bulunması da zinadır, iffetsizliktir. Cinsi yönden karşılıklı tatminin tek meşru yolu evliliktir. Erkek ve kadınların, evli olmadıkalrı karşı cinsten biri ile bakma, dokunma ve birleşme şeklindeki cinsi alış-verişleri iffetsizlik sayılmış ve yasaklanmıştır. Bütün bu hüküm ve anlayışalrın temeli, İslama özgü varlık, bilgi ve değer anlayışıdır. Bu açıdfan bakıldığı zaman Batılı değerler ve değerlendirmelerin çok farklı olduğu görülecektir. Batı'da yasak ve ayıp olan tecavüzdür, bir ölçüde de evlilerin zinasıdır. Bunların dışında da evli olmayan kadın-erkek arasındaki cinsi alış-veriş ne ayıptır, ne de günahtır (seküler Batı'da günah yoktur, ayıp da değişken bir kavramdır). Ortada böylesine derin ve uzlaştırılması imkansız farklılıklar varken, iffet ve örtünme konularını Batı'yı hayat tarzı ve değer ölçüleri ile nasıl yaklaşabilir? Batı'yı bir yana bırakarak İslam'a, İslam'da örtünme ile iffeti koruma arasındaki ilişkinin sabit olup olmadığına bakalım denilirse, sağlıklı bir hükme varabilmek için şu noktaları düşünmek, tartışmak ve araştırmak gerekir.
a) İslam'ın iffet anlayışı,
b) İffeti koruma açısından örtünme ve açılmanın etkisi.
Bunlardan birincisine yukarıda kısaca temas edilmişti. İslama göre iffet, nihai olarak, gayr-i meşru cinsi hayatttan uzak durmaktan ibaret olsa bile, aynı zamanda bunu sağlayan tedbirleri ve davranışları da içine almaktadır. Bu sebeple giyiniş (veya giyinmeyiş) ve davranışları ile başkalrını tahrik eden, günah işlemelerine sebnep olan erkek ve kadınların- İslami manada- iffetlerine gölge düşmektedir. Gerek erkek ve gerekse kadının, karşı cins için genellikle cazip, çekici, cinsi duygulanma ve tahriki etkileyici yerlerini örtmeleri, uygun giysilerle kapatmaları Kur'an ve Sünnet kaynaklarında gerekli görülmüş, açılma ve gösterme ile iffeti koruyamama arasında bir bağın, sabit bir ilişkinin bulunduğuna işaret edilmiştir. Günümüzde bilim ve tecrübe de bunun aksini isbat etmiş değildir. Kapalı bir kadın belki tecessüs ve merak konusudur, açık bir kadın ise şehvetli bakışların odak noktası olmaktadır. Normal ölçülerde çağdaş bir açıklığın böyle bir sonuç doğurmayacağı iddiası veya varsayımı -samimi ise- yalnızca bir iddia ve varsayımdan ibarettir ve daha ziyade açıklığın şartlandığı ve kısmen iktidarsız kıldığı şahıslar için düşünebilinir. İlahi bir emanet ve nimet olan cinsi gücünü ve duyarlılığını, fıtrattan saspmayarak korumuş olanlar için, karşı cinsin bütün vücudu çekici olabilir. Ayetler ve hadisler, ihtiyacı gözönüne alarak hem bazı şahısları, hem de vücudun bazı kısımlarını örtünme yükümünden muaf tutmuş, mamafih yine de gözlerin sakınmasını istemiştir. Muaf tutulan kısım, ayette ve ilgili hadislerde kadınlar için "eller, topuktan biraz yukarısından aşağıya doğru ayaklar ve saç bitiminden çene altına kadar yüz olarak" belirlenmiştir. Tarih boyunca hiçbir İslam alimi, zaruret bulunmadan daha fazlasının açılabileceği kanaatine varılmıştır. (Yakın zamanların modernist yorumcularını hesaba katmıyoruz.) Erkeler için istisna, göbekten yukarısı ile dizden aşağısıdır. Bu iki sınır çerçevesinde, farklı rivayetlere dayalı küçük görüş farkları mevcuttur. İşte İslam kadını ve erkeği bu sınırlar içinde örtünme emrini yerine getirecek, böylece kendi iffetini koruma tedbiri aldığı gibi, başkalrının korunma çabalarına da katkıda bulunmuş olacaktır. Önemli ve gerekli olan örtünmedir; hangi giysilerle, hangi biçimde örtünüleceği hususu ise İslami değerler içinde oluşacak modaya ve estetik tercihe kalacaktır. Örtünmenin gerekçelerine dikkat edilirse, örtünme tedbirinin yalnızca örtünmenin iffeti ile ilgili olmadığı, daha ziyade başkalarının korunmasına yardım ve katkı mahiyetinde bulunduğu anlaşılacaktır. Bütün bunlar normal şartlar ve durumlarda sözkonusudur. Fevkalade durumlar, şartlar ve zaruretlerin kendilerine mahsus, uygun ve rahatlatıcı hükümleri vardır.