AMELLERİN GÖĞE YÜKSELMESİ

AMELLERİN GÖĞE YÜKSELMESİ diye bir sey var mıdır?

Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, Bir gün Hazreti Muâz’a (r.a.) tavsiyede bulunurken şöyle buyur-dular:
يَا مُعَاذُ اِنِّى مُحَدِّثُكَ بـِحَدِيثٍ اِنْ اَنْتَ حَفِظْتَهُ نَفَعَكَ وَاِنْ اَنْتَ ضَيَّعْتَهُ اِنْقَطَعَتْ حَجَّتَكَ عِنْدَ اللهِ تَعَالَى يَا مُعَاذُ اِنَّ اللهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى خَلَقَ سَبْعَةَ اَمْلاَكٍ قَبْلَ اَنْ يَخْلُقَ السَّمَواَتِ وَالأَرضَ فَجعَلَ لِكُلِّ سَمَاءٍ مِنَ السَّبْعَةِ مَلَكًا بَوَّابًا فَيَصْعُدُ عَلَيْهِ الْحَفَظَةُ بـِعَمَلِ الْعَبْدِ مِنْ حِينَ اَصْبَحَ اِلَى حِينَ اَمْسَى لَهُ نُورٌ كَنُورِ الشَّمْسِ حَتَّى اِذَا طَلَعَتْ بـِهِ الْمَلاَءِكَةُ اِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا زَكَّتْهُ وَ كَثَّرَتْهُ فَيَقُولُ الْمَلَكُ الْمَوَّكَلُ لِلْحَفَظَةِ قِفُوا وَاضْرِبُوا بـِهَذَا الْعَمَلِ وَجْهَ صَاحِبـِهِ اَنَا صَاحِبُ الْغِيْبَةِ أَمَرَنِى رَبِّى اَنْ لاَ اَدْعُ مَنِ اغْتَابَ النَّاسَ يَتَجَاوَزْنِى اِنَّهُ كَانَ يَغْتَابُ النَّاسَ
“Ey Muâz! Sana bir hadis (söz) söyleyeceğim, eğer sen onu tutarsan, sana fayda verir. (Yok) eğer, kaybedersen (tutmazsan) o zaman da Allahü Teâlâ Hazretlerinin yanında senin delilin kesilir.
Ey Muâz! Mübârek olan Allahü Teâlâ Hazretleri, yedi kat semevât ve yeri yaratmadan önce ye-di melek yarattı. Yedi kat semâ’nın her birine bu meleklerden birini kapıcı yaptı. Kulun amellerini yazmak ve muhafaza etmekle vazifeli melekler, sabah vaktinden akşam vaktine kadar, göğe yükse-lirler. Onların güneş aydınlığı gibi bir nûru vardır. Melekler, o ameller ile dünya semasına çıkasıya kadar o ameli temiz ve çok görürler. Birinci kat sema ile müvekkel (vazifeli olan) melek, hafaza meleklerine şöyle seslenir:
-“Durun! Bu ameli alın, sahibinin yüzüne çarpın! Ben gıybet edenleri bilen ve tanıyan biriyim. Rabbim, gıybet edenlerin amellerini buradan öteye geçirmememi bana emretti. Bu amellerin sahibi gıybet yapan biridir. Onun amelleri buradan öteye geçmez; ne kadar temiz veya çok olursa olsun.” Dil o ki, şükür ve teşekkür ede. Hak şinâs kişi kimsenin gıybetinde bulunmaz.”

Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri (devam ederek) buyurdular:

ثُمَّ يَأْتِى الْحَفَظَةُ بـِعَمَلٍ صَالِحٍ مِنْ أَعَمَالِ الْعَبْدِ فَتُزَكِّيهِ وَتُكَثِّرِهُ حَتَّى تَبْلُغَ اِلَى السَّمَاءِ الثّانِيَّةِ فَيَقُولُ لَهُمُ الْمَلَكُ الْمُوَكَّلُ بـِالسَّمَاءِ الثَّانِيَّةِ قِفُوا وَاضْرِبُوا بـِهَذَا الْعَمَلِ وَجْهَ صَاحِبـِهِ اَنَا مَلَكُ الْفَخْرِ اِنُّهُ اَرَادَ بـِعَمَلِهِ هَذَا عَرَضُ الدُّنْيَا اَمَرَنِى رَبِّى اَنْ اَدْعُ عَمَلَهُ يَتَجَاوَزُ اِلَى غَيْرِى انهُ كَانَ يَفْتَخِرُ عَلَى النَّاسِ فِى مَجَالِسِهِمْ

“Sonra hafaza melekleri, kulun amellerinden sâlih amel ile gelirler. O ameli temiz ve çok görür oldukları halde ikinci kat semâ’ya gelirler. İkinci kat semâ ile vazifeli melek onlara:
-“Durun! Bu ameli (alın) sahibinin yüzüne çarpın! Ben iftihar edenlerle (yaptığı amel ile başka-larına karşı övünenlerle) vazifeli melekim. Bu amellerin sahibi bu güzel ameller ile (basit ve çirkin olan) dünya menfaatini elde etmek istiyordu. Rabbim: Onun amellerinin benden başkasına geçme-mesini (buradan öteye yükselmemesini) emretti. Bu kişi amelleriyle, meclislerinde insanlar üzerine iftihar edip övünüyordu.” Kişi’yi Cehennemden kurtaracak olan güzel ahlâkıdır.
Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri (devam ederek) buyurdular:

وَ يَصْعُدُ الْحَفَظَةُ بـِعَمَلِ عَبْدِ يَتَبَهَّجُ نُوراً مِنْ صَدَقَةٍ وَ صِيَامٍ وَصَلاَةٍ قَدْ اَعْجَبَ الْحَفَظَةُ فَيَتَجَوَازُ بـِهِ اِلَى السَّمَاءِ الثَّالِثَةِ فَيَقُولُ لَهُمُ الْمَلِكُ الْمُوَكَّلُ بـِهَا قِفُوا وَاضْرِبُوا بـِهَذَا الْعَمَلَ وَجْهَ صَاحِبهُ اَنَا مَلَكُ الْكِبْرِ اَمَرَنِى رَبِّى اَنْ لاَ اَدْعُ عَمَلُهُ يُجَاوَزْنِى اِنَّهُ كَانَ يَتَكَبَّرُ عَلَى النَّاسِ فِىمَجَالِسِهِمْ
“(İkinci kat semâ’yı geçen) kulun amellerini melekler yükseltirler. Sadaka, oruç ve namaz gibi amellerinden nûrlar çok güzel bir şekilde etrafa yayılır. Hafaza melekleri bile onun ameline hayret ederler. O ameller ile üçüncü kat semaya kadar gelirler. Üçüncü kat semâ ile vazifeli olan melek onlara:
-“Durun! Bu amelleri (alın) sahibinin yüzüne çarpın! Ben kibir (büyüklük taslayan kişiler ile vazifeli bir) melek’im. Bana Rabbim: Onun amellerinin beni geçmemesini (buradan öteye yüksel-memesini) emretti. (Bu güzel görüp kendisine hayrân kaldığınız amelleri) işleyen kişi, meclislerinde insanlar üzerine kibirlenen bir kişiliğe sahibti. Onun amelleri buradan öteye geçemez,” der.

Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri (devam ederek) buyurdular:
وَيَصْعُدُ الْحَفَظَةُ بـِعَمَلِ عَبْدٍ يَزْهُو كَمَا يَزْهُو الْكَوْكَبُ الدُّرِرىُّ مِنْ صَلاَةٍ وَتَسْبـِيحٍ وَحَجٍّ وَعُمْرَةٍ حَتَّى يَجَاوِزُونَ بـِهِ اِلَى الرَّابـِعَةِ فَيَقُولُ لَهُمُ الْمَلكُ الْمُوَكَّلُ بـِهَا قِفُوا وَاضْرِبُوا بـِهَذَا الْعَمَلِ وَجْهَ صَاحِبـِهِ اَنَا صَاحِبُ الْعُجُبِ أَمَرَنِى رَبِّى اَنْ لاَ اَدْعُ عَمَلُهُ يُجَاوَزْنىِ اِنَّهُ كَانَ اِذَا عَمَلَ عَمَلاً اُدْخِلَ الْعُجُبُ فِيهِ
“Melekler, kulun ameliyle yükselirler. Namazdan, tesbih, hac ve ömre amelleri inci taneleri ve yıldızların parıldayışı gibi parlar. Hafaza melekleri o amelleri ile tâ dördüncü kât’a kadar yükselirler. Dördüncü kat ile vazifeli melek, onlara: (1/76)
-“Durun! O amelleri sahibinin yüzüne çarpın! Ben ucub sahibiyim! (Kendisini beğenen ve kendisini kendi gözünde yüksek gören kişiler ile vazifeliyim.) Rabbim, onun amelini geçirmememi ve onun buradan öteye geçmesine izin vermememi, bana emretti. Bu kişi herhangi bir amel işlediği zaman, içine ucub girerdi, o amelinden dolayı kendisini çok beğenirdi.”

Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri (devam ederek) buyurdular:
وَيَصْعُدُ الْحَفَظَةُ بـِعَمَلِ عَبْدٍ حَتَّى يُجَاوَزُونَ بـِهِ اِلَى الْخَامِسَةِ كَاَنَّهُ الْعَرُوسُ الْمَزْفُوفَةُ اِلَى اَهْلِهَا فَيَقُولُ لَهُمُ الْمَلَكُ الْمُوَكَّلُ بـِهَا قِفُوا وَاضْرِبُوا بـِهَذَا الْعَمَلِ وَجْهَ صَاحِبـِهِ اَنَا مَلَكُ الْحَسَدِ اِنَّهُ كَانَ يَحْسُدُ مَنْ يَتَعَلَّمُ الْعِلْمَ وَيَعْمَلُ اللهُ وَكَّلَ مَنْ يَأْخُذُ بـِنَصِيبٍ مِنَ الْعِبَادَةِ كَانَ يَحْسُدُهُمْ وَيُعِيبُهُمْ اَمَرَنِى رَبِّى اَنْ لاَ اَدْعُ عَمَلُهُ يُجَاوِزُنِى
“Hafaza melekleri kulun ameliyle yükselirler. Onunla beşinci kat semâya kadar çıkarlar (geçerler). O ameller sanki, ehline hazırlanıp süslenen bir gelin gibiydi. Beşinci kat semâ ile vazifeli melek onlara:
-“Durun! Bu ameli sahibinin yüzüne çarpın! Ben hased meleğiyim (kıskançlık yapanların amellerini ve akıbetini bilen meleğim) Bu amellerin sahibi, ilim öğrenen ve öğrendiğiyle amel edenleri kıskanıyordu. Allah’ın kendisine ibâdet ve ilimde nâsîb verdiği kişileri aşağı görüyor, onları ayıplıyor ve onları kıskanıyordu. Rabbim, onun amelinin beni geçip gitmesine izin vermememi bana emretti.”

Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri (devam ederek) buyurdular:
وَ يَصْعُدُ الْحَفَظَةُ بـِعَمَلِ عَبْدٍ مِنْ صِيَامٍ وَصَلاَةٍ وَزَكوةٍ وَحَجَّةٍ وَ عُمْرَةٍ يُجَاوِزُونَ بـِهِ اِلَى السَّماءِ السَّادِسَةِ فَيَقُولُ لَهُمُ الْمَلَكُ الْمُوَكَّلُ بـِهَا قِفُوا وَاضْرِبُوا بـِهَذَا الْعَمَل وَجْهَ صَاحِبـِهِ اِنَّهُ كَانَ لاَيَرْحَمُ اِنْسَاناً مِنْ عِبَادِ اللهِ قَطُّ وَاِذَا اَصَابَهُمْ بَلاَءٌ وَضُرَّ كَانَ يُشَمِّتُ فِيهِمْ اَنَا مَلَكٌ مُوَكَّلٌ بـِالرَّحْمَةِ اَمَرَنِى رَبِّى اَنْ لاَ اَدْعُ عَمَلَهُ يُجَاوِزُنِى
“Hafaza melekleri, kulun, oruç, namaz, zekât, hac ve ömre’den işlemiş olduğu ameliyle yükselirler. O, tâ altıncı kat semâ’ya kadar çıkarlar. Altıncı kat semâ ile vazifeli olan melek, onlara:
-“Durun! Bu ameli sahibinin yüzüne çarpın! Çünkü bu kişi asla Allah’ın kullarından kimseye merhamet etmezdi. Başına bir belâ isâbet eder ve onlara zarar dokunursa onları diline düşürüyor ve onunla seviniyorlardı. Ben rahmet ile vazifeli melek’im. Rabbim, onların amellerinin beni geçmemesini bana emretti .”
Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri (devam ederek) buyurdular:
وَيَصْعُدُ الْحَفَظَةُ اِلَى السَّماءِ السَّابـِعَةِ بـِعَمَلِ عَبْدٍ مِنْ صَلاَةٍ وصَوْمٍ وَ فِقْهٍ وَاِجْتِهَادٍ وَ وَرَعٍ لَهَا دَوَّىٌّ كَدَوَّىِّ النَّخْلِ وَضَوْءٍ كَضَوْءِ الشَّمْسِ مَعَهَا ثَلاَثَةَ آلاَفِ مَلَكٍ فَيُجَاوِزُونَ بـِهَا اِلَى السَّمَاءِ السَّابـِعَةِ فَيَقُولُ لَهُمُ الْمَلَكُ الْمُوَكَّلُ بـِهَا قِفُوا وَاضْرِبُوا بـِهَذَا الْعَمَل وَجْهَ صَاحِبـِهِ وَاقْفِلُواعَلَى قَلْبـِهِ اَنَا اَحْجُبُ عَنْ رَبِّى كُلَّ عَمَلٍ لَمْ يُرِدْ بـِهِ رَبِّى اِنَّهُ كَانَ يَعْمَلُ لِغَيْرِ اللهِ اِنُّهُ اَرَادَ بـِهِ رِفْعَةَ عِنْدَ الْفُقَهَاءِ وَ ذِكْراً عِنْدَ الْعُلَمَاءِ وَصَّيَتَا فِى الْمَدَائِنِ اَمَرَنِى رَبِّى اَنْ لاَ اَدْعُ عَمَلَهُ يُجَاوِزُونَى اِلَى غَيْرِى وَ كُلُّ عَمَلٍ لَمْ يَكُنْ لِلَّهِ تَعَالَى خَالِصاً فَهُوَ رِيَاءٌ
“Hafaza melekleri yedinci kat göğe yükselirler. Namaz, oruç, fıkıh, cihâd ve vera (haramdan kaçınmak gibi güzel amellerin)den kulun amelleriyle çıkarlar. Bal arısı gibi sesi ve güneş aydınlığı gibi aydınlığı olup kendisiyle berâber üç bin melek, onu ta yedinci kat’a kadar yükseltirler. Yedinci kat sema ile vazifeli melek onlara:
-“Durun! Bu ameli sahibinin yüzüne çarpın! Kalbinin üzerine kilit vurun. Kendisiyle Allah’ın rızası murat edilmeyen bir amelin Rabbim’in katına çıkmasından hicâb ederim. Çünkü bu amel Allah’dan başkasının rızasını kazanmak için işlenmiştir. O amelin sahibi onunla (yapmış olduğu ameller ile) fukahâ (İslâm hukukçuları)nın yanında yükselmek ve ulemâ’nın (âlimlerin ve bilginlerinin) yanında anılmak ve şehirlerde (toplumda) tavsiye edilen bir kişi olmak için idi. Rabbim, onların amellerinin beni tecâvüz edip başkasına geçmemesini emretti. Allahü Teâlâ Hazretleri için ihlas ile yapılmayan her amel riyâ’dır.” Yıllarca çalıştı. Amelini riyâ karşılığı sattı.”
Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri (devam ederek) buyurdular:
قَالَ عَلَيْهِ السَّلاَمُ وَيَصْعُدُ الْحَفَظَةُ بـِعَمَلِ عَبْدٍ مِنْ زَكَوةٍ وَصَوْمٍ وَ صَلاَةٍ وَحَجٍّ وَ عُمْرَةٍ وَ خُلُقٍ حَسَنٍ وَ ذِكْرِ اللهِ وَيُشَيِّعُهُ مَلاَئكَةُ السَّمَوَاتِ حَتَّى يَقْطَعُونَ الْحُجُبَ كُلَّهَا اِلَى اللهِ عَزَّ وَ جَلَّ فَيَقِفُونَ بَيْنَ يَدَيْهِ لِيَشْهَدُوا لَهُ بـِالْعَمَلِ الصَّالِحِ الْمُخْلِصِ للهِ فَيَقُولُ اللهُ عَزَّ وَ جَلَّ اَنْتُمُ الْحَفَظَةُ عَلَى عَمَلِ عَبْدِى وَ اَنأ الرَّقِيبُ عَلَى قَلْبـِهِ اِنَّهُ لَمْ يُرِدْنِى بـِهَذَا الْعَمَلِ وَاَرَادَ بـِهِ غَيْرِى فَعَلَيْهِ لَعْنَتِى فَتَقُولُ الْمَلاَءِكَةُ كُلُّهُمْ عَلَيْهِ لَعْنَتُكَ وَلَعْنَتُنَا فَتُلْعِنُهُ السَّمَواتُ السَّبْعُ وَمَنْ فِيهِنَّ
قَالَ مُعَاذُ قُلْتُ كَيْفَ لِى بـِالنَّجَاة وَ الُخُلُوصِ قَال:
اِقْتَدِ بـِى وَعَلَيْكَ بـِالْيَقِينِ وَاِنْ كَانَ فِى عَمَلِكَ تَقْصِيرٌ وَحَافِظْ عَلَى لِسَانِكَ مِنَ الْوَقِيعَةِ (اَىْ الْغِيْبَة) فِى اِخْوَانِكَ مِنْ حَمَلَةِ الْقُرْآنِ وَلاَ تُزَكِّ نَفْسَكَ عَلَيْهِمْ وَلاَ تُدْخِلْ عَمَلَ الدُّنْيَا بـِعَمَلِ الآخِرَةِ وَلاَ تُمَزِّقِ النَّاسَ فَيُمَزِّقُكَ كِلاَبُ النَّارِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِى النَّارِ وَلاَ تُرَاءَ بـِعَمَلِكَ النَّاسَ

“Hafaza melekleri, kulun ameliyle yükselirler. Zekât, oruç, namaz, hac, ümre, güzel ahlâk ve zikrullah’dan amelleri, (yedi kat) göklerin melekleriyle eşlik refakatıyla bütün perdeleri keserek Allah azze ve celle Hazretlerinin katına yükselirler. Melekler, O kişinin amelinde sâlih ve muhlis olduğuna şahitlik etmek için Allahü Teâlâ Hazretlerinin mânevî huzurunda dururlar. Allahü Teâlâ Hazretleri:
-“Ey hafaza melekleri! Siz benim kulumun ameline bakmak-tasınız. Ben ise onun kalbinin üzerine Rakîbim (gözetleyiciyim). (Salih ve ihlaslı bir kişi olarak gördüğünüz şu kulum!) Bu amelleriyle benim rızamı istemedi. Bu kulum amelleriyle benim rızamdan başka şeyler murat etti. Benim lanetim onun üzerinedir,” buyurur. Bunun üzerine bütün melekler şöyle derler:
-“Yâ Rabbi! Senin lâ’netin onun üzerine olsun. Bizim lâ’netimiz de onun üzerine olsun.!” Bunun üzerine yedi kat semevât (gökler) ve içindekiler ona lânet okurlar.”
Muâz (r.a.) Hazretleri:
-“Ben, Yâ Rasûlellah! Benim için kurtuluş, halâs’ın (ve ihlas)ın yolu nasıldır (Ne ile kurtulurum)?” dedim. Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri: (devam ile) buyurdular:
-“(Ey Muaz!) Bana tâbi ol. Yakîn derecesine yüksel. Eğer senin amelinde bir taksir (kusur) olsa da... Dilini vakiya’dan (yâni gıybetten) koru. Hamele-i Kur’ân olan kardeşlerin (ihvân’ın) hakkında ileri geri konuşma, gıybetlerini etme. Onlara karşı kendini temize çıkartma (Kendini hamele-i Kur’ân olan ihvandan üstün tutma). Dünyâ amelini , âhiret ameline karıştırma (sokma). İnsanları sıkma. (Onlara tazyîk etme). Seni sıkan (yâni insanlara tazyîk eden) Cehennem ateşinin köpekleridir, kıyâmet günü ateştedirler. Amelinle insanlara gösteriş yapma.”