CENNET EHLİ

Cennet ehli nasıl olacaktır?

Efendimiz (s.a.v.) hazretleri Birgün Eshabına şöyle buyurdular:

قاَلَ رَسُولُ الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم:
اَهْلُ الْجَنَّهِ شَابٌّ جَعْدٌ جُرْدٌ مُرْدٌ لَيْسَ لَهُمْ شَعْرٌ اِلاَّ فِى الرَّأْسِ وَالْحَاجِبَيْنِ وَاَشْفَارُ الْعَنَيْنِ عَلَى طُولُ آدَمَ عَلَيْهِ السَّلاَم سِتُّونَ ذِرَاعاً وَعَلَى مَوْلِدِ عِيسَى عليه السلام ثَلاَثَ وَثَلَاثُونَ سَنَةً بِيضُ اْلأَلْوَانِ خِضْرُ الثِّيَابِ يُوضَعُ لِأَحَدِهِمْ مِائَةُ بَيْنَ يَدَيْهِ فَيُقْبَلُ الطَّائِرُ وَفَيَقُولُ: يَاوَلِىَّ اللهِ اَمَا اِنِّى قَدْ شَرِبْتُ مِنْ عَيْنِ السَّلْسَبِيلِ وَرَعَيْتُ مِنْ رِيَاضِ الْجَنَّةِ تَحْتَ الْعَرْشِ وَآكَلْتُ مِنْ ثِمَارِ كَذَا فَاطْعَمْ مِنِّى.
فَيُطْعَمُ فَيَكُونُ اَحَدٌ جَانِبَيْهِ مَطْبُوخاً وَاْلآخَرُ مَشْوِيّاًُ فَيَأْكُلُ مِنْهَا مَاشَاءَ اللهُ وَعَلَيْهِ سَبْعُونَ حُلَّةٌ لَيْسَ فِيهَا حُلَّةٌ عَلىَ لَوْنِ آخَرَ
-"Cennet ehli, genç, kıvırcık saçlı, tüysüz ve emredtirler . Onların (cennet ehlinin) başlarından başka hiçbir yerlerinde saçları yoktur. Yani cennet ehlinin koltuk altı ve kasık kılları yoktur. Ancak (cennet ehlinin) her iki kaşları ve iki gözünün kirpikleri vardır.
Boyları Âdem Aleyhisselâm'ın boyu kadar altmış arşın,
Yaşları ise İsa Aleyhisselâm'ın ömrü kadar, otuz üç sene olacak.
Onların renkleri beyâz,
Elbiseleri yeşil olacaktır.
Onlardan birinin önüne sofra konduğunda bir kuş gelerek;
-"Ey Allâh'ın dostu! Ben selsebîl çeşmesinden içtim; arşın altındaki cennet bahçelerinden otlayıp; cennetin meyvelerinden yedim. Sen de benden ye (Beni yemek ister misin?)," der.
O cennetlik kişi de ondan yemek ister. O kuşun bir tarafı pişirilmiş bir tarafı da kızartılmıştır. Cennet ehli Allâhü Teâlâ hazretlerinin dilediği kadar iki tarafından da yer.
Onun (cennetlik kimsenin) üzerinde hepsi birbirinden değişik (ve güzel) yetmiş renkli hulle (elbise) bulunacaktır."

CENNET EHLİNİN AMELLERİ

Bir gün Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri Eshabına şöyle buyurdular:
اِذَا جَمَعَ الله الْخَلاَئِقَ نَادَى مُنَادٍ أَيْنَ أَهْلُ الْفَضْلِ قَالَ قَوْمٌ فَيَقُومُ نَاسٌ وَ هُمْ يَسِيرُونَ سُرَّاعاً اِلَى الْجَنَّةِ فَتَلْقَاهُمُ الْمَلَائِكَةُ فَيَقُولُونَ اِنَّا نَرَاكُمْ سُرَّاعاً اِلَى الْجَنَّةِ فَمَنْ أَنْتُمْ قَالُوا نَحْنُ أَهْلُ الْفَضْلِ فَيَقُولُونَ مَا كَانَ فَضْلُكُمْ قَالُوا كُنَّا اِذَا ظُلِمْنَا صَبَرْنَا وَاِذَا اُسِيءَ اِلَيْنَا عَفَوْنَا فَيُقَالُ لَهُمُ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ فَنِعْمَ اَجْرُ الْعَامِلِينَ
ثُمَّ يُنَادِي مُنَادٍ أَيْنَ أَهْلُ الصَّبْرِ فَيَقُومُ نَاسُ يُسِيرُونَ سُرَّاعاً اِلَى الْجَنَّةِ فَتَلْقَاهُمُ الْمَلَائِكَةُ اِنَّا نَرَاكُمْ سُرَّاعاً اِلَى الْجَنَّةِ فَمَنْ أَنْتُمْ فَيَقُولُونََ نَحْنُ أَهْلُ الصَّبْرِ فَيَقُولُونََ مَا كَانَ صَبْرُكُمْ كُنَّا نَصْبِرُ عَلَى طاعَةِ الله وَنَصْبِرُ عَنْ مَعْصِيَةِ اللهِ فَيُقَالُ لَهُمْ اُدْخُلُوا الْجَنَّةَ فَنِعْمَ اَجْرُ الْعَامِلِينَ
ثُمَّ يُنَادىِ مُنَادٍ أَيْنَ الْمُتَحَابُّونَ فِى اللهِ فَيَقُومُ نَاسُ يَسِيرُونَ سُرَّاعاً اِلَى الْجَنَّةِ فَتَلْقَاهُمُ الْمَلَائِكَةُ اِنَّا نَرَاكُمْ سُرَّاعاً اِلَى الْجَنَّةِ فَمَنْ أَنْتُمْ فَيَقُولُونَ نَحْنُ الْمُتَحَابُّونَ فِى الله الصَّبْرِ فَيَقُولًونَ مَا كَانَ تُحَابُّكُمْ فِى اللهِ قَالُوا كُنَّا نَتَحَابُّ فِى اللهِ فَيُقَالُ لَهُمُ اُدْخُلُوا الْجَنَّةَ فَنِعْمَ اَجْرُ الْعَامِلِينَ
Allahü Teâlâ hazretleri, âhirette mahlukatı topladığı zaman, bir münâdî şöyle nidâ eder:
-“Fazilet ehli nerededirler?”
Bir gurup insanlar cevap verip ayağa kalkarlar. Ve onlar sür'atle Cennete doğru koşarlar. Yolda melekler onlarla karşılaşırlar. Melekler sorarlar:
-“Sizi süratle Cennete koşarken görüyoruz! Sizler kimlersiniz?” Onlar:
-“Biz fazilet ehliyiz!” derler. Melekler:
-“Sizin faziletiniz neydi?” diye sorar. Onlar:
-“Bize zülum edildiği zaman biz sabrederdik. Ve bize kötülük edildiğinde affederdik. (1/257) derler. Melekler onlara:
-“Girin Cennete! Cennet, çalışanların ne güzel ecir ve karşılığıdır!” derler.
Sonra bir münâdî şöyle nidâ eder:
-“Sabır ehli nerededirler?”
Bâzı insanlar ayağa kalkarlar. Ve onlar süratle Cennete doğru koşarlar. Yolda melekler onlarla karşılaşırlar. Melekler sorarlar:
-“Sizi süratle Cennete koşarken görüyoruz! Sizler kimlersiniz?” Onlar:
“Biz sabır ehliyiz!” derler. Melekler sorarlar:
-“Sizin sabrınız neydi?” Onlar:
-“Biz Allah’ın taatı üzerine sabrederdik ve biz Allah’ın isyânlarının üzerine yâni günah işlememek için sabrederdik,” derler.
-“Girin Cennete! Cennet, çalışanların ne güzel ecir ve karşılığıdır!” derler.
Sonra bir münâdî şöyle nidâ eder:
-“Birbirlerini Allah için sevenler nerededirler?”
Bâzı insanlar ağa kalkarlar. Ve onlar süratle Cennete doğru koşarlar. Yolda melekler onlarla karşılaşırlar. Melekler sorarlar:
-“Sizi süratle Cennete koşarken görüyoruz! Sizler kimlersiniz?” Onlar:
“Biz muhabbet ehliyiz! Birbirimizi Allah için sevenleriz!” derler. Melekler sorarlar:
-“Sizin Allah için olan muhabbetiniz neydi?” Onlar:
-“Biz birbirimizi sırf Allah için severdik,” derler.
-“Girin Cennete! Cennet, çalışanların ne güzel ecir ve karşılığıdır!” derler. Bu hadis-i şerif, “Nüzhetü’l-Kulûb” isimli kitabda geçmektedir.